Çarşamba, Ocak 31, 2007

deli deli, kulaklaRı küpeli

YOLCULUK
Uzun bir aradan sonra yeni bir yolculuk yapacağım "soğuk ve şehirlerarası otobüslerde". 4-5 ay önce sabahın köründe sıcak yatağımı bırakıp teptiğim Babaeski-İstanbul yollarını saymazsam uzun zaman oldu yolculuk yapmayalı.

Malum pazar günü idari hakimlik sınavı var. Dolayısıyla bu kez yolculuğum başkent'e. Ne büyük hayallerle hatta hayalden öte planlarla başladım çalışmaya bu sınav için. Bütün bir yaz tüm haftasonu mesailerimi ders başında yaptım. Kitaplar, sorular, satıraraları, detaylarla boğuştum durdum. şimdi zihnimde müthiş bir kaygı, yüreğimde kocaman bir boşlukla çıkacağım yola.

Benim için önemli bir dönüm tarihi aslında 15 ekim. Bugünlerdeyse başarılı olup-olmamak hiç bişey ifade etmiyor. Yaptığım tüm hazırlıklar tek bir kelimeyle uçtuuuu gittiiiii. İçimde yanan sadece bir küçük mummuş meğer, söndü ufacık bir esintiyle. Yılllardır tuğla tuğla örüyorum sandığım burçlar, kaleler kumdan meğermiş....

Oysa planlarım vardı benim, beklentilerim olmadı hiçbir zaman zaten. sadece KENDİ hayatımı kurmak için planlar yapıyordum ben, rotamı çizmeye çalışıyordum. şimdi pusulasız bir gemi gibiyim okyanusun ortasında. karaya çıkmak ne değiştirecek bilmiyorum. okyanusun ortasında sürüklensem kime, ne fayda....

Kocaman bir boşluk içimde.
Boşa çekilen küreklerin ağrısı mı göğsümde ki, yıkılan kumdan kalelerin hayal kırıklığı mı?
Zihnimde çarpışan soru işaretleri mi engel gözyaşlarıma, anılar arasından seçtiğim kahkalar mı?

Oysa ben de "YORULDUM", ama en azından inancımı kaybetmedim. 'zor günler hep var hayatımızda, bugünlerde onlardan' diye inanıyorDum hep. Şimdi biliyorum ki kahramanlar sadece çizgi romanlarda. Ve ben değirmenlere yenildim, hayatımda ilk kez !

Yolumu kaybedecek değilim, yeni bir deneyim yaşıyorum hepsi bu ( ne demişti felsefe öğretmenim Hande hanım lisede "deneyim bize atılan kazıkların bileşkesidir" ) kızmak istiyorum aslında ve hatta kontrolümü kaybedip saldırmak istiyorum şuursuzca... ama önce canımı yakanı bulmalıyım.

10 ekim 2006.


Tam olarak ne zamana denk geliyor benim deliliğim bilmiyorum, raporum yok henüz. ama çoktan delirmişim bu satırları yazarken belli. Deliliğime gelene kadar geçirdiğim 3 aşamaydı eskilerden seçtiklerim. daha yayınlamak istediğim çok şey var ama şimdilik bu kadar yeter. Bundan sonrası : "biR delinin güncesi"

Read more...

Çarşamba, Ocak 24, 2007

oynatmaya az kal(mış)dı

MUCİZE!
Yazmayalı o kadar uzun zaman oldu ki ve o kadar sıkkınım ki... 'Ne yapsam, ne tutsam nereye gitsem sen yoksun!'

Yazamıyorum bile, bu kadar vahim olan nedir ya?!
Neden bu hayat!? Neden Muğla?! Neden ben?! 3yıldır burdayım, 3 yıldır aynı soruyorum kendime, hani cevap nerede? Ne 3 yılı yahu 20 yıldır bırak cevabı bulmayı ipucu bile yakalayamadım. Sıkıldım bu sınavdan Allah'ım! Yetmedi mi sınandığım daha? Bir ömür ben buna nasıl katlanacağım? Katlanacak mıyım?

Hep sorular var, her yerde her zaman sorular....
Bir mucize istiyorum ben artık, mucizelere inanmak istiyorum. aşk mı aradığım? O olunca olacak mı? Her şey yoluna girecek mi bir anda? Ben bunu 20 yıldır başaramıyorum adamın biri, bir günde nasıl başaracak? Bir mucize istiyorum ben, sadece bir tek mucize!

Bu gece yıldız yağmurunu izlesem büyü bozulur mu, biter mi felaketler, çıkar mı hayatımdan? Her bir yıldıza bir dilek tutsam, tek dilek tutsam! Yıldızlar bilirler mi insanların dileklerini? Benimkini duyacaklar mı? Bugüne dek 1 kez dilek tuttum yıldızlara, duymadılar. Bu kez nasıl inanayım onlara. Ben bir mucize istiyorum, mucizelere inanmak istiyorum!

Bıkmadan yaşamdan hayır! Bıkmakta istemiyorum. Ama sıkıldım bomboş geçen günlerden. gençliğim boşa geçiyor. Anılarım yok. Ben bunun için çabalıyorum, merdivenden çıkarken arkasından koşuyorum. Sadece anım olsun diye.

Bunu mu hak ediyorum ben! Buysa layığım, kurtuluşu yok mudur? Ne yaptım bunu hak edecek? Ağlayamıyorum bile gecelerdir, uyuyamıyorum da... Ne yağmur yağıyor gözyaşlarımın akıtamadıklarımın yerine, ne de güneş doğuyor karanlık gecelere. Gri-bulutlu günler hep hayatım. Ona inat şemsiyem kırmızı!

Kurtulmalıyım kelepçelerimden! İşim olsun diye ders çalışmakla olmuyor, kurtulmalıyım! Bir mucize bekliyorum, bir mucize istiyorum sadece. Gerçek bir mucize. Gözyaşlarımı akıtacak, güneşi doğuracak tek bir mucize.

Yazmakla beklemekle olmuyor biliyorum. Ama yapabileceğim bi'şey yok ki!
Güçlü olacaktım hani, tek başıma ayaklarımın üstünde duracaktım. Daha çok kelepçelendim. Başka hayatların alt kümesi oldum sanki. Ben yokum, kendi hayatım yok. Bir başka hayatın bir parçası sadece.

Sıkıldım, çok sıkıldım hem de! Bunları hak etmiyorum biliyorum ama peşimi bırakmıyor hatalar-yalnızl(ık)ar! "Kaçmayacağım güçlü olacağım, ayaklarımın üstünde tek başıma duracağım" demekle olmadı işte! Olmuyor! Ne yapmak gerek? Hala nerede hata yapıyorum. Bu kadar aciz olmamalıyım. Ama bir mucize istiyorum, sadece bir tek mucize. mucizelere inanmak istiyorum.

Yoldan geçerken bir baloncu görmek, elma şekerini ısırarak yemek istiyorum. başka şehirler, başka insanlar görmek istiyorum. Gülümseyen yüzler, sabahları "günaydın" diyen pırıldayan gözler görmek istiyorum. Meşgul olmak istiyorum.

Bir mucize... mucizelere inanmak istiyorum!


Çok özel bir metin bu aslında. 2002 Kasımında yazmışım, çizgisiz bir beyaz kağıda. yavaş yavaş bozulmuş dengelerim çok belli. Ama şimdi uzaktan baktığımda bu resme, görüyorum ki, bir değil birden fazla mucize gerçekleşmiş ardı ardına. Kendi başıma durmuşum ayaklarımın üstünde, kimler gelmiş kimler üzmüş zerre kımıldamamışım. Ve ben not defterleri arasında bulana kadar bu yazdıklarımı, farkında bile değildim mucizelerin gerçek olabildiğinin! Şimdi çok daha fazla inanıyorum şimdinin ve dileklerin ve duaların gücüne.

Read more...

Pazar, Ocak 21, 2007

deliRmeden önce


Kimisi için sadece bulutların uçuştuğu mavi boşluk, kimisi için nefes almamızı sağlayan atmosfer tabaka, kimisi içinse yıldızları güneşiyle, ayı ve pamuk gibi bulutlarıyla boş ama hoş bir dünya, sanırım benim için öyle...
Gökyüzüne baktığımızda gördüklerimiz sadece bembeyaz bulutlar, uçan kuşlar ve akşamdan akşama ortaya çıkan yıldızlarla ay mı? Aslında evet (yani daha farklı ne olabilir ki) ama ya hepimizin onlara yükledikleri anlamlar?

Yıldızlara bakıp dilek tutmayan, kuşları izleyip onların ne kadar özgür ve mutlu olduğunu düşünmeyen, rüzgarla hızla hareket eden bulutları çeşitli nesnelere benzetneyen var mıdır? Varsa ne çok şey kaybettiğinin farkında mıdır? Bunların ne kadar keyifli olduğunu anlatmak çok zor aslında, çünkü gökyüzünün insana hissettirdiği duygular o kadar farklı ki... Yani çok sevdiğiniz bir insanın gökyüzünde bir yıldız olduğunu düşünmekle aynı yıldızlara bakıp ipe sapa gelmez dilekler tutmak arasında öyle çok fark var ki. Sonuçta ikiside insanı rahatlıyor, önemli olan da bu belki de.

Ya da bulutlar! Rüzgarlı havada bir yere yetişmeleri gerekmiş gibi hızla ilerleyen, güneşli ve pırıl pırıl bir günde mavi gökyüzünde küçük tavşanlara veya kocaman bir kamyona benzeyen bulutlar. Onlar da insana ne çok şeyler anlatırlar. küçükken hep onların üzerine çıkıp hoplayıp zıplamak, onların içinde yuvarlanmak isterdim. Büyüdüğüm ne kadar söylenebilir bilmiyorum ama ben hala bunları yapmak istiyorum. ve hala kuşların özgürlüklerini ve mutluluklarını kıskanıyorum. Onlar gibi kimseye hesap vermeden sorunsuzca ve sorumsuzca uçabilmek...

Uçup giden kuşların ardından bir yağmur sonrası çıkan gökkuşağı. sıcak bir ilkbahar gününde sırayla dizilmiş kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor. aynı sıra karlı bir kış günü, güneş batarken tam karşınızda.
Bunları görebilmek ne kadar zorsa anlatabilmekte o kadar zor. Herşeye rağmen hepsi tam üstümüzde gözlerinizi biraz çevirmeniz yeterli görebilmek için. Umutlar kırgınlıklar, dilekler, küçük tavşanlar uçan kuşlar, her gece farklı bir yüzünü gösteren ay, gözkırpan yıldızlar, hepsi oralarda bir yerlerde işte...
Son söz bir defter kapağından "çalışmaktan yorulduğunda kaldır başını bak ufka, bir umut elbet bulacaksın."
Bir umut her zaman var oralarda, yorgunluğunuz çalışmaktan olmasa bile...

Demişim 1999-2000 eğitim öğretim yılında, bir edebiyat dersinde. daha delirmeden çook önce.

Read more...
doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP