eskiden biR moR
Konsolosluğu aramış arkadaşlar, en erken ayın 10una vize görüşmesi için tarih veriyorlarmış. “Ne aceleniz var” dedim. “Biz vizeyi alalım, en zorunu atlatalım sonra istediğimiz zaman, geniş geniş gideriz işte” dediler. Mantıklı tabi. Pasaportta vize olduktan sonra istediğin zaman atla uçağa git. Ayın 13üne tarih alalım diyorlar. Ben o hafta içinde sevgilimle bir tatil kaçamağı yapmayı düşünüyordum. Gerçi ayın 10u zaten ramazan di mi? Off bilmiyorum.
Babam bu tatil kaçamağını da bunca yalanımın arasında yemez ama bakalım.
Ayrıca vize alındıktan sonra bir de Ankara’ya para almaya gidilecek. 2 aylık yurt dışı maaşı verecekleri için hesaba yatırmıyorlarmış, merkez bankasına gidip elden alıyormuşuz.. Pardon ama ben nereme sokacağım o parayı giderken. Çorabıma mı dolduracağım rulo yapıp. Devlet memuru olmak isteyip istemediğimi bir kez daha düşünmem gerek sanırım.
Ya da düşünmek için fazlasıyla geç kaldım artık…
Gün geçtikçe daha çok bağlanıyorum sevgilime…
Gün geçtikçe daha çok korkuyorum.
Az önce, tamamen tesadüfen, Hotmail hesabıma bağlı oluşturduğum space’i buldum.
“I thought we had something pRecious now i know what it's woRth” koymuşum adını. Vehala public'miş meğer. Şöyle bir şey yazmışım:, sene 2006 ekim!
benim için önemli bir dönüm tarihi aslında 15 ekim. bugünlerdeyse başarılı olup-olmamak hiç bişey ifade etmiyor. yaptığım tüm hazırlıklar tek bir kelimeyle uçtuuuu gittiiiii. içimde yanan sadece bir küçük mummuş meğer, söndü ufacık bir esintiyle. yılllardır tuğla tuğla örüyorum sandığım burçlar,kaleler kumdan meğermiş....
oysa planlarım vardı benim, beklentilerim olmadı hiçbir zaman zaten. sadece KENDİ hayatımı kurmak için planlar yapıyordum ben, rotamı çizmeye çalışıyordum. şimdi pusulasız bir gemi gibiyim okyanusun ortasında. karaya çıkmak ne değiştirecek bilmiyorum. okyanusun ortasında sürüklensem kime, ne fayda....
kocaman bir boşluk içimde ki.
boşa çekilen küreklerin ağrısı mı göğsümde ki, yıkılan kumdan kalelerin hayal kırıklığı mı?
zihnimde çarpışan soru işaretleri mi engel gözyaşlarıma, anılar arasından seçtiğim kahkalar mı?
oysa ben de "YORULDUM", ama en azından inancımı kaybetmedim. 'zor günler hep var hayatımızda, bugünlerde onlardan' diye inanıyorDum hep. şimdi biliyorum ki kahramanlar sadece çizgi romanlarda. ve ben değirmenlere yenildim, hayatımda ilk kez !
yolumu kaybedecek değilim, yeni bir deneyim yaşıyorum hepsi bu ( ne demişti felsefe öğretmenim Hande hanıım lise de "deneyim bize atılan kazıkların bileşkesidir" ) kızmak istiyorum aslında ve hatta kontrolümü kaybedip saldırmak istiyorum şuursuzca... ama önce canımı yakanı bulmalıyım.
Bunu o hayatımı değiştireceğini sandığım "hakimlik sınavı"nın ardından yazmışım.
Ve o değirmenlere yenilen don kişot, ne kadar manidarmış:) Hem çuvalladığım bir sınav, hem uzatmalarını oynayan bir ilişkinin bitişi...
Ve o space'in de son yazısı "yalnız bir opera"ymış. Yine yine yine...
Ve bir de fotoğraf koymuşum, "eski" ye dair.
Bakınca hiç ama hiç bir şey hissetmediğimi görmek nasıl da garip ve bir gün sevgilimle de böyle olabile... Hayır hayır bunu düşünmek bile istemiyorum.
Çünkü, böyle bir şey hiç olmayacak.
Çünkü, O hep olacak!
Çünkü, ben bugüne kadar hiç böyle hissetmedim!
Çünkü O'na hissetiklerim kimseyle kıyaslanamaz bile!
Çünkü...
Hep...
O...