Cumartesi, Mayıs 29, 2010

soRaR mavi, susaR laci

House der ki;

-if you talk about nothing, nothing will change
+ it might
- how?
+ time. time changes everything.
- that’s what people say, it’s not true. doing things changes things. not doing things leaves things exactly as they were.

Bir de dünyada böyle bir yer var mesela. Avustralya'da.

Ve böyle yerler var... Uzaklarda hiç bilmediğimiz diyarlarda...

Hacca gitmek bu yüzden mi farz?
İnsan doğduğu büyüdüğü köyden başka bir dünya olduğunu görsün, dünyanın kendi çemberinden ibaret olmadığını anlasın ve iman etsin diye mi?


Which one is true? time or doing things change situations?

EVERY THING? CHANGE? WHEN?

Read more...

Perşembe, Mayıs 27, 2010

fiRuze

Büyük beyaz masa örtüsünü ütülerken kırıldı içinde bi’şeyler. Bir daha asla tamir olmayacak bir şeydi o kırılan. Birkaç gün önce edilen bir cümleyle çatlamış ve o gün, o ütü masasına bakarken kırılmıştı artık. Paramparçaydı.
O ütülediği gelinliği olabilirdi. Bunca hazırlık o mutlu telaş için yapılmış olabilirdi. Olmayacaktı. O evden asla gelinlikle çıkamayacaktı.

Diye başlayan bir hikaye yazacaktım, yazamadım.
Beni mutlu eden bir adam sevecektim, beceremedim.

“sen bıçağı soktun bekliyorsun” dedi bana. Ya bıçağı çevirip, kan kaybından öldüreceğim O’nu. Ya da bıçağı çekip yarayı iyileştirsem bile bir ömür taşıyacağımız bir derin bıçak izi böğrümüzde...

Bir katil olacağım ben. Kaçarı yok artık.
Ya hayallerimi öldüreceğim; 2 oda bir salon; “bugün su faturasının son günü hayatım”, “oğlum yeme dedim o şekeri, bak yemek yapıyorum iki saattir burada” bir hayat yaşayacağım. 20 yıl sonra bir gün, yıldızlar altında sevgilimle rakılarımızı koymuş içerken, giden bir uçak göreceğim...

Ya babamı öldüreceğim. O beni haydi hayırlısı diye okumaya yollarken, ben o’nu bir daha asla göremeyeceğim bir yola çıkmış olacağım.

Ya da sevdiğim adamı öldüreceğim... Önce bir parça kopacak ruhumdan O’nsuz olamayacağım ve ben de öleceğim onunla birlikte...

Yazmıştım 1 hafta kadar önce.
Ve hayallerimi öldürmeye karar vermiştim.
Sonra bakanlıktan haber geldi, hayallerinizi öldürmeyin, isterseniz ağustos’ta Amerika’dasınız, dediler.

Artık hayallerim çok daha yakındı. Önce saçmaladım, kaçabilirim sandım.

Ayrılalım, diyecek oldum. “belki bulaşık yıkayacağım, belki akşam yemeye yemeğimiz olmayacak makarnayı ben haşlayacağım ama Ben birlikte olmadık istediğim kadınla, olmak istediğim yerde olacağım” dedi... Bu kaçıncı deneme hâlbuki; biz ayrılamazdık! Ayrılamadık!

Sonraki gün eve erken geldim. Beynimi uyuşturmak için tv ye bakarken kanal 7 de bir ilahiyat profesörü kendisine sorulan soruları yanıtlıyordu. Telefondaki ismini vermek istemeyen izleyici, oğlundan şikayetçiydi. 18 yaşındaki oğlu ailesine terbiyesizlik etmekte, dinini uygulamamakta ve sigara içmekteymiş. Hoca dedi ki, gençtir geçer, arkadaşlarını değiştirmesini sağlamaya çalışın, bıdı bıdı bıdı...eğer küfre devam ederse sakın onu suçlamayın, siz çok iyi anababalar olsanız bile sizin bu hayattaki sınavınız belki de fena bir evlattır, sabırla destek olun oğlunuza dedi.

Babamı öldürmeye karar verdim. Belki de bu aramızdaki çılgın bağ, babamın sınavıydı.

Sonra kötü bir insan olduğumu idrak ettim.

Kendimi öldürmeye karar verdim. İlla katil olacaktım madem kendi kendimi öldürmek en acısız olanıydı. Benim için en acısız olanıydı yani. Benden sonrası tufan nasılsa..
Nasıl öldürür insan kendini?
“Zaman öldürmek intihar etmektir” var mesela. Bu epeydir öldürmüyor beni süründürüyor.
Daha hızlı bir çözüme ihtiyacım var şimdi.Yaprak dökümündeki Leyla geliyor aklıma.Leyla mıydı o, aylarca pembe bir monta sarılıp oturmuştu. O da bir sürünme biçimi aslında...

Daha keskin bir öldürme yöntemi bulmalıyım kendime.
İlla birilerini katletmem gerekiyorsa kendim olacağım! Bu ancak ben olabilirim! Kimsenin günahına girmeye gerek yok... kendi kendimin katili olacağım!




dibine not: dalya dörtyüz

Read more...

Cumartesi, Mayıs 22, 2010

kötü mavi

Ve yağmur bastırdı nihayet.
"bulut geçti, gözyaşları kaldı çimende" gibi

Yok öyle değil,

bardaktan boşalırcasına...

Ben KÖTÜ bir evlat, KÖTÜ bir sevgili, an itibariyle KÖTÜ bir öğrenci, hatta KÖTÜ bir çalış(may)an, KÖTÜ bir abla ve hatta KÖTÜ bir müşteriyim.

Demek ki ben KÖTÜ bir İNSANım!

Read more...

Cumartesi, Mayıs 08, 2010

Renk için ışık geRek...

Eur-Lex ve sciencedirect’in içinde kaybolunca taşıverdi artık içimdekiler. Ne haftaya yetişmesi gereken 3 ödev, ne dönem sonu olmasına rağmen hala irtibat kurulamamış bir hoca, ne bütün derslerimi vermek zorunda oluşum, ne haftaya görüşeceğim ABD üniversitesi yetkilisinin söyledikleri, ne de en az 100 almam gereken toefl boku umrumda değil şu anda...

Yaptığım her şey çevremdekileri üzmekten başka bir işe yaramıyor. Devrik mi bu cümle? Galiba. Düzeltmeye mecalim yok, kalsın öyle.

Bir sürü ağlak zırlak cümle zihnimde... “bilmiyorum”lar, “korkuyorum”lar cirit atıyor. Muhtemelen artık kendime gücenmiyorum. Klavyenin bir oyunu olsa gerek; kendime güCenmiyorum... Kendime karşı hissettiklerimi sorgulamıyorum bile. Çünkü şu an bir sonuca varmak üzere içine dahil olduğum hiçbir şeyi yapabileceğime inanmıyorum. Mezun olmak üzere başladığım okul, akademisyen olmak amacıyla imzaladığım ve beni “devlet malı” yapan senetler ve evlenmek vaadiyle taktığım yüzük...
Ability durumu hani. Bende yok. “I’m not able to succeed all off them” gibi bi’şey. (Writing hocası o them’in yerine çok advance bir kelime bulurdu eminim.) Böyle garip bir halde beynim. Yarısı inglizce çalışıyor, geri kalan yarısı hiç çalışmıyor. Otonom hareketlerle hayatta kalıyorum yalnızca. Beyincikle idare ediyorum yani.

İngilizce: 0,5
Türkçe 0,
beden eğitimi 0,
hayat bilgisi -1500,
insan ilişkileri -1500,
aşk ilişkisi -5000
aile ilişkileri -3500,

Var mı başka bi’şey? Varsa da ben görmüyorum geri kalanlarını. Bunca krediyi ödeyecek artı puanı nereden alırım hiç bilmiyorum. Alamam zaten, ben dâhil kimse bana verdiği kredilerin geri dönüşü olacağına inanmıyor artık.

25 yaşım hiç bitmeseydi olur muydu tüm bunlar acaba?
25’im bitti sahi, sol tarafı düzenlemem gerek tekrardan. “2009 itibariyle yaşadığım ikinci 25’im” demişim, son 25’immiş meğersem. Bundan sonrası ise (son günlerin en favori yüklemi) BİLİNMEZ. (burada bilmemek fiilini sıfat olarak kullanıp, advance bir yapı oluşturmuş olur muyuz hocam?)

Sevgilim evinde, yalnız yatağında uyuyor. Ben evde yalnızım. Ödev yapmak üzere açılmış bir bilgisayarda ödev yapmak dışında her şeyi yapıyorum.

Sadece yok olmak istiyorum artık. Ya da kardeşimin aylar önce söylediği gibi “yatıp 6 ay sonra uyanmak.”

Dayanabileceğim bir şeyler olsa, hani destek alabileceğim somut bazı adımlar atabilsem mesela, her attığım adımda daha da saplanmasam çamura, en dibine kadar yaşamak isterdim bugünleri. Çünkü sonrası çok güzel olacak biliyorum.
Sadece gördüğüm her uçağa “uçak beni de götür buradan uzaklara” diyerek kazandım bu bursu mesela. Çalışmak falan kısmı hikâye. İçimde çok derinlerde bir yerde biliyordum olacağını.
Bugünde aynı yerden biliyorum bu zor günlerin geçeceğini. Ama bugünler geçene kadar benim şarjım yetmeyecek muhtemelen. “Batery empty” deyip yığılıp kalacağım sanki.

Aylar önce bir yerlere “üzülmek bugünün sıkıntısını azaltmaz, yarının gücünü eksiltir” yazmışım. Kim söylemiş google’a sormak lazım. Buraya da yazalım dursun bakalım.



sormazsam çatlarım:
18 yaşında olması gereken bu hezeyanları neden 28'imde yaşıyorum ben?


Read more...

Perşembe, Mayıs 06, 2010

beyaz umut

Bitirip bitiremeyeceğimi bilmediğim bir yüksek lisansım,
Gidip gidemeyeceğimi bilmediğim bir Amerika hayalim,
Ve benimle evlenip evlenemeyeceğimi merak eden bir sevgilim var.

Ben mi?

Okulu bitirebilirim ama muhtemelen bitirmeyeceğim,
Amerika’ya gitmek için gerekli hazırlıkları yapıyorum ama gidemezsem de üzülmeyeceğim,
Ve fakat her ne olursa olsun, bu adamla evleneceğim!

Yani eğer o bana olan inancını tamamen kaybetmezse...

Hıdrellezmiş bu gece. Gül ağacı değil küçücük bir gül fidanıydı, içiçe geçmiş 2 alyans, elele tutuşmuş, kanadında USA yazan bir uçağa doğru yürüyen bir gelin bir de damat çizdiğim kağıdı, toprağına gömdüğüm...

"Aaa bahçeye çıkarken demir para almamışım" derken yerde 10 kuruş buldum üstelik...

Hıdrellezmiş bu gece. Hızır gelir gün doğmadan dilekleri toplar, 1 yıla kalmadan o dilekler olurmuş...




Read more...
doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP