eskileRden biR mavi olsa... eskisi gibi olsa...
Her seferinde "bir el atayım da toptan kaldırayım bu günceyi ortalıktan" diyorum, her seferinde "dursun ya kime ne zararı var" diye bırakıyorum. Kaç saattir başındayım bilmiyorum, okudum okudum okudum. Ne güzel yazmışım, iyi ki yazmışım, keşke yazabilsem tekrar. Hele o hikayemsi'ler, hele o zata mahsus'lar. Neler neler...
Bazı hikayeler var ki, "ben mi yazmışım bunları?" dedirten, kendine hayran bırakan. "Böyle biriymişim ben demek ki" diye düşündüren... Nasıl da gelmiş o sözcükler öyle yanyana, nasıl da dizilmiş cümleler peşpeşe. Çoğunun -de'ları -da'ları yanlış olsa da, nasıl da dokunmuş kalbime her noktası, her virgülü. Bazılarını yazdığımı bile unutmuşum, burada değil de, sözlükte karşıma çıksa mesela, "aa ben bunu bi'yerde okumuştum sanki ama güzelmiş valla helal olsun" deyip basarım şükela'yı, benim olduğunu, benim klavyemden çıktığını zerre hatırlamadan...
O zamanlardaki gibi mümkün değil yazamam artık. Öyle düşünemem, öyle bakamam hayata, öyle hissedemem ki...
Sevgilim mesaj atmış mesela, yani pardon o'nun için artık birinci tekil şahış iyelik eki kullanmamam gerekiyor, "eski sevgili" demek kafi. "sen başkasın" demiş, gecenin 2sinde. Nasıl eskisi gibi hissedeyim ben şimdi günnük? Ayrıldıktan/pardon beni terk ettikten bir kaç ay sonra(2-3?) facebook statüsünde gördüğüm "in a relationship"ten sonra nasıl eskisi gibi hissedeyim? Neydi o? Benim kıymetim bu kadar mıydı?
Neyse temmuz'daydı bu olay. sonra bir daha hiç açmadım facebook'u zaten. Annemin de fizik tedavisi başladı, her gün her gün hastaneye git-gel yaparken artık iyice ikna ettim kendimi, onu unuttuğuma, unutmam gerektiğine. Mesajı görünce elim ayağım kesildi yine. Önce aptalca sevindim, geçmiş zaman kipi kullanmadığına, sonra onun böyle şeylere dikkat etmeyeceği, içinden ne geldiyse onu yazmış olacağını hatırladım. Yazdım, sildim, yazdım sildim. "yazıp sildiklerimi boş ver de keşke içimden geçenleri bilebilsen" dedim, sabaha karşı. "bildiğim için yazdım" dedi. O an karşımda olsaydı, oracıkta bütün gücümle saldırırdım ona herhalde. Canını acıtmak için, yapabileceğim her şeyi yapardım."Biliyormuş" beyefendi! Kendine güvene bak! Beni içine atıp gittiği kuyuda neler yaşadığımı, neler hissettiğimi biliyormuş!
İki gün sonra dayanamadım, "aşk kaybettiğinde değil, vazgeçtiğinde biter, sen benden vazgeçtin ve en çok buna kızgınım ve en çok bunu düşünmek kanatıyor açtığın yaraları" dedim. "Yapılabilecek bir şey olmadığının farkındayım zaten. Ben sadece bilmeni istedim" dedi. Ölür müsün, öldürür müsün? Adamın benden çoktan vazgeçtiği yetmezmiş gibi, bir de utanmadan çıkıp "haaa öyle valla diyor" bir gülen suratı eksik mesajın sonunda. Hatta dil çıkartan :P
"Sen başkasın" demesi de "valla elimden birisi (birileri) geçti ama aynı tadı vermedi" falan demek herhalde.
En kötüsü de ne biliyor musun günnük? Bu adam benim sevdiğim adam! Evleneceğim adam! Ah pardon bunlara hep geçmiş zamanın hikayesini eklemek lazım diğ mi?
"Bildiği için yazmış" bi'de. Onun "ilişkisi var" ilanını gördükten sonra hasta anneme, yorgun anneanneme yalan söyleyip, hiç tanımadığım bir adamla "birlikte olmak" için giyinip süslenip gittiğimi de biliyor muymuş acaba, sorsana ona günnük. Ve fakat değil birlikte olmak, değil öpmek, dokunmayı bile içimin almadığını da biliyor muymuş küçük bey!? Sorsana bunları günnük.
En kötüsü de ne biliyor musun? Korktuğum başıma geldi....
Boş ver burasını...
Ne diyorduk?
Artık hiç bi'şey eskisi gibi olmayacak günnük. Annem bir daha eskisi gibi, eskisi kadar iyi olmayacak. Fizik tedavinin 30 günlük yani tam 6 haftalık seansı bitti ama hala bastonla kendi başına yürüyebilecek koordinasyonu yok. Pazartesi yeniden doktorlar, raporlar, yeni bir fizik tedavi programı...
Bakanlıkla hala resmen görüşmedim. Ödenmesi gereken bir borcum var hala. Annem biraz, azcık iyi olsa, kardeşim gelince 1 yıllığına giderim diyorum İngiltere'ye... Ama Emre'nin gidişinden sonra, ona da cesaretim kalmadı. Ben bile kardeşim olmadan zar zor yetişiyorum annemin hem bakımına, hem doktorlar arası koordinasyon işlerine.Kemoterapi ilacının gününü yanlış hesaplamışım geçen ay, 1 hafta geç içti. Her şeyi adım adım takip etmeme rağmen gözümden kaçırmışım. En son MR raporunda radyolog gördüğü lezyonları "nüks tümör" olarak yorumlamış ama Mr. Beyin Cerrahı, "yok öyle bir şey" deyip kestirip attı. Ağzından tatmin edici bir açıklama almak için, 3 tur aşındırdım adamın kapısını. Offf neyse, en azından artık hayatı zehreden baş ağrılarını kontrol edebiliyoruz verdiği ağrı kesici le. Günün çok büyük bir kısmını uyuyarak geçirmek istese de, bunu ağrıya tercih ederiz hepimiz.
Artık hiç bi'şey eskisi gibi olmayacak günnük. Benim hayatım bir daha asla "normal" olmayacak. Bu saatten sonra kalkıp yurtdışında yaşamayı götüm yemez zaten, devlete ödenmesi gereken borcu da babama kitler, ömrümün sonuna kadar anneme, babama, anneanneme bakarım herhalde. Allah sıralı ölüm versin, hepsi gittikten sonra da kedilerimle "mahallenin delisi" olarak yaşar giderim küçücük bir evde. Hah! Ben ve kediler diyorum günnük, hiç bi'şey eskisi gibi olmayacak diyorum inanmıyorsun bir de... Ben ve kediler :)
Haydi selametle...