Çarşamba, Mart 21, 2007

laciveRt


"kendini doğrulayan kehanet" misali ben de kendi doğrularımdan bazılarını doğruluyorum bu günlerde.(bu nasıl cümle yahu,peah!) hep de(R)dim ya ; "bir insanın yapacak ne kadar çok işi varsa, o insan o kadar çok iş yapar " diye. ya da insanı bırak, kendim için diyorum bunu zaten. bugünlerde bu önermenin daha doğrusu bu önermenin aksinin doğruluğunu ispatlıyorum kendi kendime. her gün yapıyorum bunu. mesela mutlaka yapmam gereken oldukça elzem 2 iş var, hatta bir tanesinin o kadar çok ihmal ettim ki, muhtemelen hukuki problemler bile çıkacak. ama inat ve ısrarla yapmıyorum o işleri. yapmamam için geçerli tek bir sebebim yok! bir tane bile. ama yapmıyorum. sürekli erteliyorum. "nasıl olsa yarın var". "amaaan bugün araba yok". "pazartesi olsun da x'le giderim, yalnız gitmiyim şimdi".

bahane arayana bahaneden bol bi'şey yok nasıl olsa. ben de istediğimde bahanenin ve akabinde yalanın 1001 çeşidini üretebildiğim için hiç sorun yaşamıyorum bu konuda. işin kötüsü bilerek ve isteyerek kendimi kandırıyorum. "zaman öldürmek intihar etmektir" sözcüğünü okuduğum an kalkmalıydım mesela bilgisayar başından, ama hala karşısındayım işte.

neyse işte, öyle bi'şey...

yazmıyorum, çünkü yazmak istediklerimin çoğunu zaten kağıt-kalem vasıtasıyla emektar günlüklerle paylaşıyorum. sıra buraya geldiğinde ya anlatacaklarımı çok içsel oluyor ya da fazla yüzeysel buluyorum. yüzeysel buluyorum çünkü bugünlerde yazmak konusunda beni besleyen şeylerin çok da besleyici olduğu söylenemez. hatta aslında bugünlerde beslenmiyorum desem daha doğru olur herhalde. eve giren gazetenin bile sadece bir kaç haberini ve birkaç köşesini okuyorum, nerede kaldı internetten tüm karşıt görüşleri,aynı fikirleri vb. didik didik irdelemek. her ay kapımıza kadar gelen derginin resimlerine bakıyorum çoğu zaman, orada ki güzel kızlara, yakışıklı çocuklara bakıyorum gözlerinde hep aynı ifade var, hepsi aynı şeyi söylüyorlar onlara bakana "beni al" diyorlar, çığlık çığlığa. "evet diyorum alacağım seni mutlaka". bazen de nefretle kapatıyorum sayfalarını, "seni almak için köle olmayacağım" diyorum. sonra vazgeçiyorum herşeyden bir pc oyunu açıyorum ne dert kalıyor ne gam. ve en kötüsü okunacak onlarca kitabım varken raflarda, okumuyorum. gerçi onlar artık okunacak kitaplar kategorisinden çıktılar, yarım bırakılan kitaplar, sıkılıp atılan kitaplar vb. kategorilere dahil oldular çoktan.

sözün özü beslenme = zayıf,
delilik alametleri = silik,
heves = bir geliyor-bir gidiyor,
sonuç= ayda bir yazı.

aa az kalsını unutuyordum. aylağız dediysek dibine de vurmadık yani (bakın mesela burda da kendimi kandırıyorum çünkü bahsedeceğim olay günde 3-5 dakikamı ya alıyor ya almıyor, o sırada da zaten bilincim yarı kapalı oluyor) bugünlerde nihayet düzenli olarak rüyalarımı yazmaya başladım! kim ne derse desin benim için oldukça önemliydi bunu yapmak. uzun yıllardır bölük pörçük hep yazıyordum ama şu yazıyı okuduktan sonra önemini bir kez daha kavradım. Ve artık düzenli olarak rüyalarımı yazıyorum, hemen her gün. bazen gerçekten hatırlayamıyorum bazen de gerçekten sadece alt beynim çalışırken yazıyorum ve sabah baktığımda ne yazı yazmış olduğumu ne de yazdıklarımı hiç mi hiç hatırlamıyor oluyorum. ama şimdiden ilginç şeyler oluşmaya başladı. bakalım neler çıkacak. bekleyip göreceğiz hep birlikte (siz değil canım ben ve diğerleriM)

haydi selametle,

0 akıllı çıkaramadı:

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP