buz mavisi
'Ne var yahu, dudaklarıma yolladığım birkaç komutla çıkardığım sesler nihayetinde' diyesim geliyor. Oysa bence her yaşta zor konuşmak, yaşla ilgisi yok bal gibi zor bir insan eylemi!
Karşındakinin gözlerinin içine baka baka konuşmak ve söylemek aklından, yüreğinden geçenleri; illa aşkını itiraf etmek değil, nefretini söylemek mesela. “Hayır” diyebilmekte. Hele özür dilemek ya da içten bir “teşekkür etmek”, yüzünde kocaman bir gülümsemeyle “günaydın” demek hiç tanımadığın otobüs şoförüne hiç kolay değil çoğu için.
Ve lafı dolandırmadan konuşabilmek! Açık açık kesin ve net söylemek, söylemek istediklerini hiç kolay değil. Kimseyi kırmadan, üstelik kırmayı da hesaba katmayarak tüm fikirlerini ortaya koymak ve kimseyi fikirlerine inanmaya zorlamadan tartışmaya devam edebilmek hiç kolay değil
Teselli etmek en yakın arkadaşını; hayır sevgilisinden ayrıldığında değil, babası bu dünyayı terk ettiğinde. Her şeye rağmen bu kocaman bahçenin yaşamaya değer bir yer olduğunu konuşarak anlatmak hiç kolay değil o anda.
Konuşmak hiç kolay değil büyük bir afet anında, herkes ve sen korkudan titrerken “iyi misin?” demek ya da bu soruya cevap vermek hiç kolay değil...
Ağlarken ‘yıkılmaz bu kale burası benim en güvenilir sığınağım’ dediğin baban küçük prensesi olarak anlamlı sesler çıkarabilmek hiç kolay değil. Annene akıl vermek “başka bir kadın var” dediğinde, küçük kardeşin ilk aşk acısını çekerken onunla konuşmak hiç kolay değil.
Konuşmak ne kadar zor olabilir sence?
Yaşamak ne kadar zorsa o kadar,
Düşünmek ne kadar zorsa o kadar,
İnanmak ne kadar zorsa o kadar,
Güvenmek ne kadar zorsa o kadar.
2 akıllı çıkaramadı:
Çok yorumlar yazdık burada, değil mi? Tam da konuşmak hakkındaki bu yazın hakkında konusmak ne zor geldi bana şimdi. Etiketlerinden biri de "zata mahsus"ya... İşte ondan konuşamadım. Zira örneklerden biri bayağı tanıdık geldi.
Konuşmak en güzeli! Hele açık, net olabiliyorsa insan, hayat kısa diye bilerek içinde tutmadan cesurca konuşabiliyorsa, seygisini saygısını, takdirini... Ne mutlu!
Ancak bazen öyle dünya hallerimiz var ki bırakmak lazım sözler susularak aşılsın. Çünkü lügatta olmayan duygular var yeryüzünde. Acıyı çeken biliyor zaten hemencecik, kimin öylesine içtenlikle yanında olduğunu, kendinin yerine koyabildiğini ve tabii konuşmaya kelime bulamadığını...
Ne çok istesek de "kelimeler kalbi söylemiyor."
Ellerine sağlık!...Yeniden!
yazar (mı)(?): şimdi bi'kez daha düşündüm de hiç objektif bir kriterim yok aslında "zata mahsus" etiketi için. çok sevdiğim yazıları da öyle etiketliyorum zaman zaman. burada da kimi örnekler gerçekten bana özel, kimileri gözlem, nihayetinde hepsi insan başına.
orhan pamuk ödülünü alırken konuşmasında dedi ya "kendi hikâyemizden başkalarının hikâyeleri gibi ve başkalarının hikâyelerinden kendi hikâyemizmiş gibi bahsedebilme hüneridir edebiyat" naçizene çabamdır bu kalem oyantırken.
ve ne kadar haklısın, sözcüklerin anlatamadığı hisler var yeryüzünde. o zamanlarda susarak anlaşabildiği insanlar arıyor kişi çevresinde. kalbinden geçeni anlayabilenler güç veriyor ancak ona...eksik olma emi!
Yorum Gönder