Salı, Temmuz 31, 2007

moR-mavi-laciveRt


Etrafımdaki herkes kaygılı, üstelik aynı herkes ben bu kadar iyi ve mutlu [göründüğüm] [olduğum] (ben bile bilmiyorum doğru yüklemin hangisi olduğunu) için neredeyse bana kızgın. Oysa iyi [olmam] [görünmem] kaygısız olduğum anlamına gelmiyor. Elif’in geçenlerde dediği gibi oturağımın olmaması oturaksız bir insan olduğumu mu gösterir ki?
Bu “iyi” halime eşlik etmekte olan vurdumduymazlık halinden kelli birkaç gündür, doğru dürüst okumuyordum readerda biriken yazıları. Sadece şöyle bir göz atıyordum kim nerede ne yazıyor diye, Türkiye’de neler olmakta diye. Dün gece geçtim başına hepsini okudum uzun uzun. Yorum yazmak istediklerim vardı ama mecalim yoktu aklımdakileri sıralı cümleler haline getirmeye. (Son bi'kaç yazıdan da fazlasıyla anlaşılıyor olsa gerek bu durum) Ama bir tanesine kayıtsız kalmam mümkün değildi. Ne zamandır özlemiştim zaten yazılarını. Üstelik bu kez renksiz için yazdığını görünce iki misli bir keyifle okudum yazdıklarını. Durum tespiti ve eleştirisi yapmakla kalmamış, yine çağrışımların peşinden sürüklenmiş yine kapağı kapalı dolaplarından üzerine düşünmeye değer bir sürü fikir çıkarmış Turuncu’cum. Bir kısmına orada söyledim zaten de, aklımda kalan bir kaçını daha belki sıralı cümleler haline getirebilirim burada, bir denemek istiyorum.

Bunu anlatmak güç demiş ama öyle güzel anlatmış ki: "Hiç kimse bir diğerini kurtarmakla yükümlü değil. Belki elimi tutabilirsin ama beni sırtlayıp içinde bulunduğum 'şey'den kurtarabilmen mümkün değil. Belki sana güvenip arkandan gelirsem mesafe katedebilirim ama bunun seninle alakası yok inan."
Evet bunun seninle alakası yok tam olarak. Kimseyle yok hatta. Tek derdim doğrularımla ve inandıklarımla bir bütün halinde yaşayabilmek. Herhangi bir şey için hırsa kapılmadan, sadece mutlu ve huzurlu olmak için atabilmek attığım her adımı. Hayatı kolaylaştırabilmek, basitleştirebilmek, bir bardak çayı bu benim için demlendi gururuyla içebilmek...

Hani “Atlas Vazgeçti” de denir ya; "Hiç kimse size hayatınızın kendinize ait olduğunu, iyinin de onu yaşamak olduğunu söylemedi", diye. Aynen öyle. Herkes kendi hayatını yaşasa basitçe, kendine yeten kadarıyla, mutlu bir dünyamız olacak aslında. Kapımızın önünü süpürsek her gün, sokaklarımızda temiz olacak aslında. Evet bencilce kendi hayatımı yaşamak istiyorum ben de, kimseden sorumlu olmadan, kimseye hesap vermek zorunda olmadan bana huzur verenlerle birlikte, mutlu olmak için çabalayarak. Bu demek değil ki gamsız ve vefasız insanın tekiyim...

Sadece “hiçbir şey yapmadan” yaşayabileceğimi bilmek istemiyorum, birileri ben bu şekilde var olabileyim diye çabalayıp dursun istemiyorum ya da birilerine miras (isim, para, şöhret) bırakabilmek için harcamak istemiyorum tüm hayatımı. Kendi hayatımı kendi bildiğimce yaşamak istiyorum. Bu yüzden kimse sırtlanıp kurtaramaz beni içinde bulunduğum bu “şey”den. En iyi ihtimalle cesareti ve sabrı olan(lar)la yürürüm bu yolda.

Gibi bi’şeyler işte...

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP