sıRadan laci
Normalden erken kalktım.
Dişçiye kızdım.
Barış Manço minibüsün radyosundan “Kuyubaşına vardım” derken kuyubaşı ışıklarda indim.
Çıkarken, yine o evde yalnız yaşamanın hayallerini kurdum.
Gönül almak pahasına, kazık yedim. (yemişim yani, sonra söylediler)
Yanlış bir yatırım yaptım.
Altıyol durağındaki çiçekçilerde ne kadar çok çeşit olduğunu görüp şaşırdım.
Çingenle pazarlık yaparken kaç zamandır çiçek almadığımı düşündüm, hesaplayamadım.
Morlu pembeli kasımpatıları vazoya yerleştirirken yaşı kaç olursa olsun bir kadının bir demet mevsim çiçeğiyle mutlu edilebileceğini gördüm.
Otobüste Jack Johnson dinlerken uyudum.
Uyandığımda altı çizili kitaplarımın en az mektuplar kadar mahrem olduğunu düşündüm.
Bir sürpriz “hoş geldin”le tüm baş ağrımı unuttum.
Kurabiyenin hamurunu ve tadını tutturamadım.
Onları dizecek kap ararken telefonda konuştum.
Aklımdan geçen şeyi, aklımdan geçtiği anın hemen akabinde söyledim.
Nereden ve neden bu rahatlık bilemedim.
Ilık bi’sessizlik oldu.
Güldüm.
…
Vazgeçtim.
…
Bir bardak soğuk süt doldurup 3 tane kurabiye yerken tv izledim. Evlene(meye)nler, yemek yiyenler, kocasından boşananlar…
Bilgisayarı açtım.
Okudum.
Yemek yedim.
Telefonda konuştum.
.
Telefonda konuştum.
Belki bir milyonuncu kez “bu işin boku çıktı” dedim.
Gündüz yediğim kazığı düşündüm.
Başım yine ağrıdı.
Ağlayasım geldi.
Oturup yazdım.
Geçti…
4 akıllı çıkaramadı:
iliklerine kadar yaşamışsın o gün..
berrin; yaşamak byle bir şeydi diğ mi? görerek, duyarak, hissederek.
öyle bir gündü işte.
Uyandığımda altı çizili kitaplarımın en az mektuplar kadar mahrem olduğunu düşündüm
alla alla. bu da cok dogru bi tespit. in misin cin misin nesin sen?
metin
metin; üzerinden sadece 2 ay geçmesine rağmen yazdığımı tamamen unuttuğum bi'yazıymış bu. bir karar vermeye çalışıyordum, yanıtımı buldum yazdıklarımda. teşekkür ederim hatırlatma için =) gerçekten!
in de değil cin de değil, bir garip deliyim ben =D
Yorum Gönder