ne mavi ne yeşil ne de moR, koyu biR siyah; hepsini yutan
Yazılacak tek bir cümle yok artık. Yazasım da yoktu ya. G-talkta ki “gitti gider”i görünce…
Nereye kızım alooooo? Şu çöplükten çıkmayı bile beceremiyorsan…Memleketin 800 km. doğusuna gitmeyi bile göze almışken hem de…Nereyeee??
Her fırsatta kurumsalız, otuz, bokuz böceğiz diyenlerin yaşattıkları değersizliğe ne demeli? “Sen bir gregor samsa’sın” diye, bir adamın yüzüne bu kadar vurulmaz ki! Gerçi bende bu salaklık varken yakında elmalı gregor bile olurum ya neyse.
Artık çok da fazla bi’şey dememek lazım. Bi’insan kişisel tarihimin kaydı olsun deyip 2 yıl boyunca dönüp dolaşıp aynı başarısızlıkları, aynı hayal kırıklıklarını yazıyorsa, hiç yazmasın daha iyi. En azından unutur, kurtulur. Ha, aynı insan dönüp dolaşıp aynı boku yiyorsa yaşamasının da çok bi’manası yok aslında. Ama işte “ölmek istiyorum böğğ” diye ağlayınca söylenen “kuşlar kelebeler umut dolu günler” mavrasını dinlemektense, “ay yanlış kararlar verdim”, “tüh yaa başarısız oldum” diye ağlayınca söylenen “bu da geçer, bu da bir deneyim” bık bıkları bi’nebze daha dinlenebilir oluyor. Bu garibe de hak vermek lazım.

Hiç bi’şey söylemeden dinlese. Delirip delirip anlatsam bana bugün yaşattıkları rezilliği de “ağlama” demeden sadece gözyaşlarımı silecek bir el, bir omuz olsa yanımda.
Evimde, yuvamda, güvendiğim tek kale’min omzuna yatamıyorum bu gece. Çünkü dayanamıyor beni ağlarken görmeye. Çünkü öyle laflar ediyorum ki, kendini suçluyor her seferinde. Çünkü ben her seferinde bir kez daha hayal kırıklığı yaşatıyorum ona.
Başım çatlayacak sanırım birazdan. Ağlamaktan mı, ağlayamamaktan mı, ağlamanın çevremdeki insanları üzmekten başka hiç bi’işe yaramayacağını düşünüp unutmaya çalışmaktan mı, “güçlü ve dik” durmak zorunda olduğumu hatırlayıp unutamamaktan mı…
Süblimleşebilsem negzel olur diğ mi? Katı’dan gaza. Puf!
—bu bir başarısızlık değil ki senin için. İş hayatı böyle... kimse tek seferde, ilk seferde zıplamıyor bi’yerlere. Ha, sen bu adamlara pabuç bırakmazdın, n’oldu da böyle oldu oturup tartışılır elbet ama ne olursa olsun sana bugün yapılan muameleyi hak etmedin sen. O yüzden gerçekten boşuna üzüyorsun kendini…
—hiç susmaz mısın sen?
—niye susayım ki, kötü bi’şey mi söylediğim?
—…
—iyi bakalım. Ben de susarım o zaman. Bakalım susunca ne değişecek? Sessizlik bize ne getirecek bi’de ona bakalım.
Tıp!