Pazar, Mayıs 24, 2009

zamansız yeşil

Ciddi bir kavram karmaşası yaşıyorum. Bildiğimi sandığım her şey birbirine girdi. Hiçbir şey bilmiyormuşum meğer ben. İyi, güzel, doğru, adil, çalışmak, başarmak… Hele başarılı olmak ve mutlu olmak tam bir muamma.

Sevgi, sevda, aşk, hoşlanmak, sevişmek, flört etmek, kıskanmak falan. Bunlardan herhangi birini tanımlayamıyorsam hala “sen bunca sene ne bok yedin dünyada” diye sormazlar mı adama sorarlar tabi. Sorsunlar. Bende bir sürü soru sordum zamanında, kaçının cevabını alabildim.

Kaç doğru cevap verebildim hayat okulunda?

Babam işini büyüttü, Genç akıllı, zeki, girişken, güler yüzlü, hesap kitap bilen, ortalığı çekip çevirecek ve idarecilik yapacak bir elemana ihtiyacı var ve beni işe almıyor. Adam teklif bile etmiyor yahu. Neyim eksik anlamadım ki. Yo yo şu ales bi’açıklansın darbe yaparak el koyacağım yönetime. Gerçi bir insanın elinden işletmesini alınca buna darbe denmez hırsızlık denir herhalde. Ha ha. Kavramlarım karıştı demiştim diğ mi?

Bu hafta çabuk bitsin lütfen. Lütfen Lütfen.
Sonra haziran başına bir yıllık izin patlatayım,10 gün koparabilir miyim acaba? Bir İzmir, Muğla, Denizli yapsam. Bi’kaç günde darbe hazırlıkları için işyerinde konuşlansam. Sonra da dönüp istifamı versem. Of of of of of! Bu hafta çabuk bitsin lütfen.




Sadece “every little thing”ler değil, “big thing”lerde yoluna girsin yavaş yavaş.
Hoş ben ayağıma kadar gelmiş zengin koca’ya posta koyarsam big thingler yoluna girmez tabi. Eni konu plan yapmakla olmuyormuş o işler, yaşadık gördük. Kavramlarımın hepsi birbirine girmiş de olsa bir adamın “Mal”ı olmayacak kadar ayırt etme gücüm var çok şükür. (Arapça bi’şey deniyordu bu ayırt etme, idrak etme kabiliyetine sahi, neydi? Cümlelerimi çalıyorlar diyeli 1 sene olacak neredeyse… peh!)

Hayır yani, fol ve yumurta yokken ve sadece “sevgili yalnız kadın, bak bu da yalnız adam, e hadi siz biraz yalnız kalın” manasında bir masada yalnız bırakılmışken, sen nasıl hesap sorarsın bana, “Cuma akşamı beşiktaş’ta bir adamla sarmoş dolaştın kimdi o” diye? Tabi üslup böyle değil ama bu olmayacağının da garantisi değil. Amaaan neyse bitti gitti bu mevzuda.

S.nin durum değerlendirmesi yaparken söylediği “kızım bu kaçıncı deneme yanılma, sen tam olarak kaç zamandır yalnızsın?” sorusunu, bir küfürle savuşturduktan sonra vaziyetin ciddiyetini anlamış olsam da, böylesi daha iyi evet. Önce benim “adam olmam” lazım.

Pazarın yarısından çoğu bitti bile. Mayısın son haftası da bitiversin çabucak. Haftasonu gelsin D ve E.yle buluşayım. Ales açıklansın. İstediğim puanı alayım, babamda beni işe alsın, şöyle havalı bir istifa mektubu yazayım. Haziran’da rakı-balık yapalım Akyaka’da. Kahvaltıya da razıyım. Huzurlu turuncular, kararlı maviler ve hatta sevinçli kırmızlar gelse artık 2009 bitmeden. Sahi bir kırmızı vardı diğ mi? Peh!

Babam yılın ilk karpuzunu almış. Ben yokken kesmişler ama olsun karpuz gelmiş yaşasın! Nasıl tatlı, nasıl kırmızı… Allahım sana şükürler olsun, hala en güzel karpuzlarımı babam seçiyor bana. Hala kırmızıya dair umut var içimde bir yerlerde…

http://www.imeem.com/amaghrabi/video/PIFhcV_W/bob-marley-three-little-birds-music-video/

http://www.youtube.com/watch?v=4cmffLlkwxc

2 akıllı çıkaramadı:

S 27 Mayıs 2009 09:43  

4 mevsim karpuz yesek keske lan! :)

mahallenin delisi 29 Mayıs 2009 08:37  

kasım ayında bile karpuz yiyebilen şanslı bir bünye olduğum için diyorum ki; "hakkaten lan!" =)

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP