kıRmızılı mavi
Kullandığım ilaç 15 gündür bütün hormonlarımın ağzına sıçtı. Demek ki neymiş; 2 küçük pembe hapın koskoca bir metabolizmaya böyle bir etki yapabilmesine farmakoloji deniyormuş. Hayır ben ruhen, bedenen, kalben, zikren ve de fikren yeterince savrulmuş bir haldeyim zaten. Medikal müdahalelere hiç gerek yoktu. Ama tabi akılsız başın cezasını hormonlu bünyeler çekiyor böyle. Bütün vücudum kasılmış bir halde. Eve geleli daha yarım saat oldu. Ve benim şu anda hayatımda yapmak istediğim en son şey yarın sabah kalkıp işe gitmek. Ve benim şu anda yapmak istediğim tek şey sıcak bir duş alıp sevgilimin koynuna sokulmak. O biraz masaj yapar belki bana, yapmasa bile varlığı yeter ki...
Ve bu bir hayal değil, ne garip, ne acayip! Bir yüzü var artık sevgilimin. Bir sesi var özlediğim, adımı her söyleyişinde yüreğimi ısıtan, serinleten, hoplatan. Gözleri var, ışığında kendi ışığımı görebildiğim. Elleri var, her dokunuşuyla yakan...
Ve imzalamam ve imzalatmam gereken evraklar var, yazışmam gereken üniversiteler, haberleşmem gereken hocalar, öğrenmem gerek yepyeni İngilizce kelimeler var. O, tüm bunların ortasında gülümsüyor bana, sıcacık.
“Seni bir ahtapot gibi sımsıkı sarıp boğarak öldürmekten korkuyorum” diyorum,
“Ben ölmekten korkmuyorum” diyor.
“Öyle çok ki soru işaretlerim benim, ya sorularımla boğarsam seni” diyorum
“Sen cevaplarımla boğulmayasın” diyor.
“Sen kapılarını kimsenin açmadığı gizli bir odaya girdin şimdi, ancak gözlerin alışınca görebileceksin oradakileri” diyorum
“İçinde sen varsan ben beklerim sultanım, yeter ki benimle kal” diyor.
Şimdi ben bile korkuyorum o odaya girmeye sanki. Aldım onu içime, yapyalnız bıraktım orada. Ve hiç yardımcı olmuyorum el yordamıyla tanımaya çalışıyor etrafındakileri. Ve karanlıkta dolanırken eline çarpan her sivri çıkıntıyı törpülenmesi gereken bir sert bir kaya sanıyor.
Ben 1 yıl içinde “gitmek” üzere planlar yapmış ve de eyleme geçmişken elimden tutuyor.
“Taş koymam lazım senin işine ama kıymetini bil bebek, ben imzalarım senin evrakları” diyor.
Sonra ansızın “Kız mı?” deyip gülüyor. Dünyayı unutturan en sevimli, en sıcak gülüşüyle gülüyor bana. Bir de göz kırpıyor üstüne. İçimde fırtınalar kopuyor....
Üstelik tüm bunları düşünürken, bık bık diye ötüyor telefon, yine dile geliyor: “o zaman ben de güzel geçen günlerimle mutlu olayım” diyor. Cevap veremiyorum, öylece kalakalıyorum.
Ve sonra ağzına sıçılmış hormonlarıma, bana güvenmeyen eniştelerime amcalarıma, hala istifayı basamayıp ağız kokusunu çektiğim yönetici bozuntularına ve o iki kelimeyi bir araya getirip söyleyemeyişime küfrede ede ağlıyorum.
Hayatımda her şey “hayal ettiğim gibi” olmaya başlamışken ben oturmuş “Ama”larıma ağlıyorum.
Allah’ım sen her şeyin en doğrusunu, en hayırlısını bilensin. Hakkımda hayırlısını diliyorum senden!
http://www.youtube.com/watch?v=xXgo7imn2hg
4 akıllı çıkaramadı:
Learning agreement dedigin, senin sandigindan ya da insanlarin gozunu korkuttugundan daha kolay ve daha cabuk gelen bir sey beybi. gelir merak etme en kisa zamanda.
Geleceğe umutla bakmaktan hiçbir zaman vazgeçmemeli insan. UMUDUNU KAYBETME!
amin.
fakeangel; gelmesi için önce benim talep etmem gerekiyor malum. henüz bunu talep etmemiş olmam ufak bir sorun tabi =))
egemavisi; umuyorum evet! en büyük dayanaklarımdan biri bu.
matias; =)
Yorum Gönder