Cuma, Mayıs 04, 2007

gün batımı mavisi

Yayınlanacak bir sürü taslak var aslında, çok ciddi çok mühim memleket meseleleri var, yapılacak bir sürü medya dedikodusu var, lig bitiyor şampiyonluk yarışı, kupa heyecanı var, yolculukta tanışılan ilginç insanların ilginç hikayeleri var. Var oğlu var...

ben.....
"ben sensiz istanbul'a düşmanım"

Albümü aldığım ilk 2-3 gün bu şarkıdan ilerisini dinleyememiştim (oysa ki panzehiri 4. şarkı "Olduğu Kadar"mış, nereden bileyim) bugün ilk kez klibinide izledim tam oldu. "Oh be iyi geldi bu yol bana, sakinleştim, İstanbul’a da bahar gelmiş insanlar şenlenmiş oh ne alâ ne alâ" derken bir vitrin camından içeri baktığımda aynı anda bi'sürü plazmada birden başlayan klibi gördüm. Hızla içeri girdim, oldukça hoş bi'bey "Buyurun" dedi, "Şu televizyonların sesini açmanız mümkün mü acaba?" dedim, "Tabii, olabilir" dedi şaşkınca. Ve 4 dakika 41 saniye süren bir şölen başladı benim için. Müzik şöleni, zevk şöleni, acı şöleni, ne derseniz deyin... Piyano, vokaller, kemanlar, davullar, vokaller, sözler.

"Muhteşem bi'şarkı" deyince dünyaya döndüm.
"Kesinlikle öyle, te..." (teşekkür edip çıkmak niyetindeyken)
"Çok yeni bi'şarkı değil sanırım."
"Hayır, aslında eski denemez, yani şarkı kasımdan beri biliniyor ama şubatta çıkardılar bu albümü?"


Muzip bir gülümsemeyle
"Baştan sona ezbere söylediniz de"

O an fark ettim nasıl göründüğümü, siyah takım elbise, topuklu pabuçlar, minik bir çanta, daha düzgün toplanmak üzere açılmış ve klibi görünce açık kalmış (muhtemelen şarkıya playback yaparken hafiften sağa sola savrulmuş) fönlü saçlar. Ne davranışım, ne dinlediğim şarkı kılığıma hiç uygun düşmüyordu, şaşırmakta çokta haksız değildi.

----------------------------------------

13 gün sonra bir yıl olacak seni görmeyeli, hayır hala günleri saymıyorum takvime bakınca fark ettim geçen zamanı. Dün, bugün, 2 ay önce ya da daha önce yaptığım gibi "kelimelerden alacaklı bir sağır gibi içimi döktüm bugün, yokluğunla konuştum" benim yelkenlilerim kestiğim ümitlerden değildi ama "yokluğunda ne gidebildim ne de kaldım", "gerçek miydi tutunmaya çalıştıklarım" bilemedim, hiç bi'zaman öğrenemeyeceğim ama yine de "gel, gel, gel, gel ben sensiz İstanbul’a düşmanım" diyordum bağıra bağıra. Oysa biz hiç İstanbul’da yaşamadık seninle, İstanbul’u hiç yaşamadık beraberce ve bu yüzden bulaştırmayacağım hayalini İstanbul’uma. Ve bu yüzden işte bugün en sevdiğiN gülüşümle, her fotoğrafta "işte bu dediğin" bakışlarımla flört ettim o hoş beyle, oturdum bi'kahve içtim, müzikten İstanbul’dan Kadıköy’den vapurlardan konuştum onunla. Zannettiğim kadar acımadı içim biliyor musun, hatta hiç acımadı. Evet aklıma geldin, karşımda ki sen ol istedim bi'an ama sonra geçti. Geçiyor yani, geçecek.

4 akıllı çıkaramadı:

ns 4 Mayıs 2007 23:40  

Sen bir sarkidan bahsediyormus gibi yap sonradan konuyu oyle bir yere getir, gozlerimizi yasart! Olmuyo... Olmuyo...;)

mahallenin delisi 5 Mayıs 2007 01:09  

yok vallahi öyle bi'niyetim. zaten bağlayamadım bile konuları birbirine, sayıklamışım yine.

Smart Learning Hub 5 Ekim 2007 17:24  

ıste budur dedırten yazı, tebrikler

mahallenin delisi 14 Ekim 2007 15:43  

@compir; aman efenim teveccühünüz. bu mudur değil midir bilemiyorum ama aylar sonra bi'daha okuyunca bu yazıyı ve geçtiğini görünce iyi ki dedim, iyi ki yazmışım =)

ben teşekkür ederim hatırlattığınız için.

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP