kızıl
Çok şükür bugüne dek babadan böyle bir durumum olmadı. Babamın kızı olmaktan gocunacak değilim ya da babam hali hazırda utanç verici işler yapan bi’adam değil bu tamamen benimle ilgili. Aynı şey annem içinde geçerli. Bir de bence bu tür, aileden birinin bi’şeyi olmak durumları, birinin kızı, oğlu, eşi olmaktan çok soyadıyla alakalı olmalı. Hemen örnekleyelim;
-Merhaba ben Güler Sabancı, bilmem kimin bilmem nesiyim. Sizinle bilmem ne hakkında görüşmeye gelmiştim.
Bu üslup mesela toptan hatalı. Kendine birinin bi'şeysi olmayı asla yakıştırmayan biri soyadını söyler ve konuyu geçer. İlla ki o aynı soyadını taşıdığı kişinin “adından” yararlanacaksa bu durumda konumlamayı, o kişiye göre değil kendine göre yapar. Yani şöyle;
— Merhaba ben Güler Sabancı. Sizinle bilmem ne hakkında görüşmeye gelmiştim..........................
—Güler hanım, soyadım Sabancı dediniz, Sakıp bey’le bir yakınlığınız var mı? (siz ısrarla söylemezseniz mutlaka sorulacaktır)
— Evet, ben yeğeniyim (dediniz ve kaybettiniz)
— Evet, kendisi benim amcam olur! (10 puan 10 puan 10 puan)
Aile olması gerekmiyor illa. Aynı şekilde bilmem kimin arkadaşı olarak anılmakta bence aynı derece gurur kırıcı. Yani bilmem kimin arkadaşı olmaktan öte bir varlığınız olmadığı sürece. Ama hepsinden fecisi bilmem kimin karısı/kocası/sevgilisi olmak, olarak anılmak. Varlığını betimleyebilecek başka hiçbir sıfatı olmamak! Bir tanıştırılma sırasında ilk kullanılan sıfat bu olursa, hele bir de tanıştıran kişi eşiniz, sevgiliniz değil de bir 3.kişiyse... ben, şahsen bizzat kendim ve diğerleriM kahroluruz sanırım. Söyleyen kötü niyetli olmayabilir, boşboğazın teki olabilir vs. vb. Yine de yaptığınız işten, okuduğunuz okuldan, hobilerinizden, o kişiyle nerden arkadaş olduğunuzdan her şeyden her şeyden önce bu sıfatı kullanıyorsa, işte bu “hiçlik” alamatedir.
—Ayşe seni Fatma’yla tanıştırayım, Mehmet’in kız arkadaşı, bizim iktisat fakültesinden bıdıbıdıbıdıbıdı.....
—Ayşe seni Fatma’yla tanıştırayım, planlama departmanından, geçenlerde gittiğimiz hizmet içi eğitimde tanıştık, ayrıca bizim şef Mehmet bey’in eşi.Fatma bu da Ayşe bıdıbıdıbıdıbıdı....
Örnekleyince anlatabildim umarım. Çünkü çok basit bi’konuyu durduk yere uzatıyorum gibi geliyor. Çoğu zaman (her zaman?) yaptığım gibi konuyu birazda kendime dokunduracağım bu noktada. Çok şükür birinin kızı olarak anılmadığım gibi birinin sevgilisi olarak da anılmadım hiç bi’zaman. Ve fakat aksini yaşadım. Birisinin benim sevgilim olarak anıldığına şahit oldum. Gerçek övgünün kişinin kendi kendine yaptığı övgü olmadığını bilecek kadar deneyim sahibiyim hayatta, üstelik bence bu övünülecek bir durum değil. Böyle bir durum yaşadığım için öncelikle Ondan ama fazlasıyla kendimden utanmıştım, çok iyi hatırlıyorum. Böyle bir sürecin yanı başımda yaşanması ve bi’süre bunun farkında bile olmayışım, fark etmemin ardından gelen ayrılık kararı ve bu karardan sonra yakın çevremden aldığım tepkiler beni bu konuya karşı daha da hassas hale getirdi hepsi bu. Ve arkasından konuşulanları duyduğum için olsa gerek sahiden rahatsız ediyor beni bu “birisinin bir şeyi olmak durumu”.
Tüm bu fikirlerimi yaşıtlarımın ve çokça benden büyüklerin oluşturduğu kadınlı erkekli bi’grubun içinde uzun uzun dile getirdim. Daha yeni tanıştığım bir topluluktu üstelik. Hanımlardan biri genel olarak bana katıldığını ama bu konuda çok katı olduğumu, sırf bu yüzden mesela adam başbakan diye onunla evlenmeyecekmişim gibi bi’izlenim uyandırdığımı söyledi. Sırıtarak “Yok yahu evlenirim hiç sorun değil” derken cevabı yapıştırdı. “E bu durumda kim olursan olur otomatikman “başbakanın eşi” olacaksın”. Haklıydı.
Zaman kazanmak için bekâr bi’adamın değil Türkiye’de dünyanın hiç bi’yerinde kolay kolay başbakan devlet başkanı vb. olamayacağından falan dem vurdum ama konu bu değildi tabi. Ve birden buldum!
-siz dedim Lady Diana’yı hatırlıyor musunuz?

(herkes hep bir ağızdan)
-eveeet
-kimdi?
(çok değil 1-2 saniyelik bi’boşluk)
-ingiltere prensesi
-yani prens charles’ın eşi! Ama önce prens charles’ın eşi değil. Ya şimdi ki eşi kim biliyor musunuz?
sessizlik
-neyse ben de hatırlamıyorum Camilla mıydı neydi? Peki Semra Özal’ı hatırlıyor musunuz?
-tabi canım, ne para varmış yiye yiye bitiremediler ailece...
-e o kimdi (soru işareti ifadesini suratıma yerleştiremeden, koro halinde)
-Turgut Özal’ın karısııııııııı
Buradan laf lafı açtı konu başka yerlere gitti ama ben aradığım yanıtı o 1-2 saniyelik sessizlikte ve soru işaretini koyamadan aldığım yanıtta bulmuştum. Lady Diana, İngiltere prensesiydi, AIDSle mücadele eden, kara mayınlarıyla ilgilenen, dünyanın en çok fotoğrafı çekilen kadınıydı, Prens Charles’ın eşi olarak varlık bulsa da (ki öncesinde bir anaokulu personeliydi) Prens Charles’ın eşi olarak anılmıyordu, o Prenses Diana’ydı!
Bu düşündüklerim fenizmle, kadının adı yok psikolojisiyle alakalı değil. Kadın olsun, erkek olsun, birinin bi’şeyi olarak anılmak her koşulda hiçlik alameti. Eğer illa ismimin önünde böyle bir aidiyet sıfatı olacaksa kişiyle ilgili değil, yaşam alanıyla ilgili olmasını tercih ederim. Yani mahallenin delisi olmak bilmem kimin eşi olmaktan kat kat iyidir benim için. Hatta bilmem ne köşkünün-palasının “hanımı” olmak bile daha iyidir, bilmem kimin eşi olmaktan.
Okulun ukalası/şebeği olmak, bilmem ne hocanın en parlak öğrencisi/yalakası olmaktan, şirketin-ofisin orospusu olmak, patronun-müdürün metresi olmaktan çok daha iyidir. Her 2 örnekte de ilk tercihler az-çok/iyi-kötü bir kişisel özellik taşıyor ama ikinci tercihler tamamen bir 3.şahsa bağlı, birinin bi’şeysi olmak durumu. Yazarken bi’kez daha düşünüyorumda bu benim hayatımda olacaksa illa yaşam alanıyla ilgili olmalı, bir başkasıyla ilgili değil!
Son dakika golü: acaba birinin annesi (babası) olarak anılmak/var olmak durumu tüm bu savunduklarımı çürütebilir mi? Bu durumu kabullenmediğim zaman, ortaya çocuğun benim oğlum/kızım olarak anılması sorunu çıkar mı? Ve ben kendim için istemediğim bir sıfatı çocuğumun taşımasını ister miyim? İşte bunu çözemedim. Paradoksal bi’durum sanki, bilemedim.
0 akıllı çıkaramadı:
Yorum Gönder