koRu(n)(m)ak
Bu fotoğraf çekildikten bi’kaç dakika sonra uyudu olduğu yerde. Eli yakamda, başı göğsümdeydi, gözkapakları dünyanın en büyük yüküymüşçesine ve o da taşımaktan yorulmuşçasına bırakıverdi kendini, kapadı kocaman gözlerini. Upuzun kirpiklerinin arasından öyle bir bakış attı ki bana; “ben şimdi burada uyuyacağım gürültü etme, beni uyandırmalarına ve rahatsız etmelerine de sakın izin verme” der gibi. Biraz küstah biraz savunmasız çokça yorgun. Sonra dingin bir nefes alış-verişi başladı. Küçük, kısık düzenli bir iç çekiş.
O an anladım anneliğin nasıl bir şey olduğunu. Yok, anneliği öyle bir anda anlamak mümkün olamaz. İçinde onu büyütmeden, senin elin kolun gibi bir parçanın gözlerinin önünde konuşmayı, yürümeyi, okumayı, yazmayı öğrendiğini görmeden, onun açlığını, korkusunu, endişesini o farkında değilken bile anlamadan anneliği anlamak mümkün olamaz herhalde. Ben sadece çocukken bir türlü anlayamadığımız o koruma içgüdüsünü anladım o an için diyeyim. O kollarımda uyurken dünyada olup biten her şeyden onu korumalıydım. Onun uykusunu bölecek en ufak bir ses, çıtırtı, canlı cansız varlık, olay, kişi her şeye engel olmam gerekiyordu. O her şeyden habersiz sakin sakin nefes alıp verirken iki rüzgâr arasında oturduğumuzu fark ettim mesela, hemen sessizce balkon kapısını kapattırdım. Ben ki hayatım boyunca cereyanda oturmaktan hasta olmuş biriyim, hiçbir zaman farkında olmam iki rüzgâr arasında kaldığımın. O an fark ettim işte bilinçsizce. Bir yangın çıksa şimdi dedim, bir uçak düşse evin yakınlarına ya da deprem olsa nasıl korurum seni olup bitenden. Telefon bile çalsın istemiyorken ben, babasından arabayı kaçıran veledin bangır bangır korna basmasına nasıl sinirlenmeden sakin kalabilirdim?
Akşam çıkarken annemin son dakikada elime tutuşturduğu cekete gülümsedim bu kez sadece, hatta 5 kat yukardan “bagaja koyma onu yanına al, inince de geçiriver üstüneee” deyişine bile kızmadım. “Tamam” deyip yanıma aldım. Eve dönmeyeceğim halde “geç kalma” deyişine, içmeye gittiğimi bile bile “çok içme” deyişine de kızamadım. Anladım her seferinde ben dönmeden neden yatıp uyumadığını. Onların yanında olmadığım 5 yıl boyunca kimbilir neler neler hissetmişti.
“Ben dalışa gidiyorum”,
“teknede kutlayacağız bu sene yılbaşı gecesini, merak etme” ya da
“aa dün gece konuştuk mu seninle anne çok yorgundum eve gelir gelmez sızmışım, şimdi de yiyecek bi’şeyler bulmaya çalışıyorum, karnımı doyurunca ararım ben seni” dediğimde
“ne dalışı, kızım siz denize gidince bile içim hopluyor benim dalmak nerden çıktı”,
“teknede parti mi olurmuş, kış günü hem de ay bi’de gece yarısı açılacağız diyor, sakın ha, bak hakkımı helal etmem” ya da
“aa yok mu evde yiyecek bi’şey uğraşma, çık dışarıda doyur karnını, hem niye yoruyorsun bu kadar kendini, taze meyve falan ye, vitamin al, süt iç bak dirençsiz kalır hasta olursun Allah korusun” diye başlayan bitmez akıl vermelerini anladım o gün. “çok üzdüler beni anne, çok” diyerek ağladığımda içi nasıl acımıştı kim bilir...
Ulen bacaksız sen rahat uyuyacaksın diye nerelere gitti geldi yarım aklım. Hele bir büyü sen, ben neler yapacağım sana görürüsün gününü!
.
14 akıllı çıkaramadı:
çok güzel bir yazı olmuş, fotografa da bayıldım. elinize sağlık.
sevgiler
masallah masallah halasi ile yegenine :)
baslik da dusunduru , nokta atisli.. anlayana tabii
@gülçin; teşekkür ederim efenim. ben fotoğrafı pek beğenmesem de (biraz titremiş çekilirken) fotoğrafsız yazmakta içime sinmemişti. beğendiğinize sevindim. sevgiler,
@elif; hala olacağım hakkaten ama daha çok var şekerim o günlere. şimdilik kuzenlerle takılıyoruz.
senin gibi tikkatli okuyucu da herkese nasip olmaz valla, öperim gözlerinden =D
geçen akşam yengemlerde prensesleri severken aklıma gelmişti korumak. prensesler yani ikiz yeğenlerim :) çok tatlılar... severken bile incitmekten korkuyorum onları. ecem'i kucağıma aldığımda yengem hemen "aman dikkat et atar kendini, sırtından tut, dikkatli ol" :)) benim yaşadığım paniği anlatmıyım... topu topu 3-5 dakka kucağımda tutuyordum oysa. ama nasıl da ona bişey olursanın korkusunu ve paniğini yaşıyodum bilinçaltımda. bu arada üstüme kusmayı da başardı küçük hanım :D
insanın çocuğunun olması bambaşka, anlatılamayacak bir duygu olmalı. yaşamak lazım kesinlikle, başka türlü anlamak mümkün değil.
sen fotoğrafı beğenmesen de okuyucu kitlen beğeniyor ;)
@ümit; kız çoukları hele bir başka sevdiriyor kendini. yaptığı hiç bir şeye kızamıyorsun =)
aman efenim okuyucu kitlesi falan n'aptın yahu? biz bize laflıyoruz burada, reca ederim utandırmayınız beni...
Canım konu ile alakasız bir yere yorum yazdım ancak kemoterapi tedavisi gören bu arkadaşa lütfen destek verelim
http://www.edasuner.com/cerrahpasa-hastanesine-devincigim-araciligi-ile-tam-destek/
::deli'cim::, hissettiklerini çok iyi anlıyorum.
hle bir de anne ol bakalım,kimbilir neler neler döktüreceksin :)
biliyor musun,anne olmak aslında çok daha fazla korunmasız olmak..
anne olduktan sonra çok daha hassas oluyorsun,çok daha korkak,çok daha...
onu yeterince koruyamamanın yakıcılığı ekleniyor,tahayyüllerinde kazalar kazalar üstüne!(allah muhafaza tabi)ya şurdan düşerse,ya şöyle olursa...evim üst katlarda benim,oğlum da beş yaşında .. bu beş sene doğru düzgün evleri havalandırmadım desem yeri var..pencereleri açmamla kapatmam bir oluyor,türlü türlü kötü şeyler geciyor insanın aklından..
korumak isterken,aslında onu asıl koruyanın varlığını hesaba katmama durumları da oluyor..boşuna panikler yaşıyorsun..
vs.. vs...
karışık anlattım ama,sen anladın onu :)
tüm bunlara rağmen,dünyanın en tatlı saatleri onlarla geçiyor..
allah sana da nasip etsin halalık gibi anneliği de :))
o zaman da bekleriz yazdıklarını..
kal sağlıcakla seher vakti...
ilâveten; fotonuza da bayıldım:)
allah nazarlardan beri tutsun demeden
çıkmak olmaz şimdi..
maşallah..maşallah :)
@eda hanım; zaten yazınızı duyurmak amacıyla sağ tarafta ki "okudum beğendim" kutucuğuna eklemiştim.
@berceste; vallahi anladım galiba kaygılarınızı. "anneni daha sık hatırlıyorsan hatta anlıyorsan" dönemine geçtim sanırım =)
ben de ister(d)im elbette genç yaşta çocuk sahibi olmayı, hatta arada anneme takılırım "ben yapıversim bi'ara, sen hazır gençken bakarsın büyüyüverir o da ben uygun bi'koca bulana kadar" diye =D Ama ne teorik olarak, ne pratik olarak, ne psikolojik olarak, ne ekonomik olarak, ne de sosyolojik olarak önümüzdeki 5 yıllık kalkınma planlarım içine dahil edemiyorum "anneliği". umarım o zamana kadar yazmaktan vazgeçmiş olmam.
Allah hiç kimseyi evladından sizi de oğluşunuzdan ayırmasın!
çocuk.. tarifsiz.. hep dediğim gibi.."hayta'm.. hayat'ım"..
güven içinde yaslanmış yavrucak. bu duyduğu güven, sadece çaresizlik mi sizce?
@enteldantel; tarifsiz olduğu süphesiz. Allah ayırmasın efenim!
@tevfik pak; hayır çaresiz olduğunu düşünmüyorum aslında. istediği şeyleri yaptırmak konusunda inanılmaz çareler üretebiliyorlar =) ama bir korunağa ihtiyacı olduğu, korunması gerektiği öyle aşikar ki...
cocuk hayalim suya dustugunden beri dusunmuyorum, ama annemi. bu aralar daha da sık elbette. sen sıralayınca cumleleri, nasıl da aynılar dedim kendi kendime. kızım evin sıcak mı, yemegin var mı kuzu gerdan al hasla suyunu ic (tarife bak), yatmadan da acarsın kamerayi di mi yine gorurum seni...biz de boyle olacagiz galiba, insallah
@crick; evet bu doğal bir içgüdü sanırım. her annenin, anne olduğu andan itibaren geliştirdiği ortak davranışlar var.
bir gün anne olmak kısmet olursa anlarız biz de herhalde...
Yorum Gönder