mim'sel döRtlükleR
Sevgili Artemis beni yine mimledi. Bu mim mevzuu ile ilgili düşüncelerimi gitmeden önce yazmıştım. Fikirlerim değişmiş değil ama pası almamanın da kabalık olduğunu düşünüyorum. O yüzden beni en iyi anlatan dörtlüğü düşünüp duruyorum bi’kaç gündür. Şiirle olan münasebetimin geçmişi çok eski olmadığından zor oldu böyle bir dörtlük tespit etmek. Bi’de şu var bugüne dek bu günceye yazdığım tüm şiirler benim için çok özel. Sadece sevdiğim için değil benim için anlamı olduğu için yayınlandı tüm o mısralar.* * * *
Ama beni anlatan bir dörtlük dendiğinde nedense aklıma ilk önce Murathan Mungan’ın en meşhur mısraları geldi.
“...ve hala bilmiyordun sevgilim, ben sende bütün aşklarımı temize çektim. Anladığındaysa yapacak tek şey kalmıştı sana. Bütün kazananlar gibi terk ettin.”
Bazen vapurda gelir aklıma, yüzüme bir iki damla su sıçrayınca ya da yağmurda ıslanırken mesela, içimden geçiverir bu dizeler. Oysa beni anlatan hiçbir tarafı yok. Yalnız bir opera'nın içinden ezberime kazınmış cümlelerin acayip bir etkisi var üzerimde, neden acaba?
Sonra Elsa’nın gözleri geldi. Aragon’un “Bir büyük sır söyleyeceğim sana, Zaman sensin” dediği Elsa. Oysa ben öyle bir aşkın ne öznesi oldum bugüne kadar, ne de yüklemi. O yüzden, çok yaklaşmış görünse de
“İnsanlar vardır hani istasyonlarda
El sallayan tren kalktıktan sonra
Yani ağırlığıyla göz yaşlarının
Kolları yana düşer onlara benzerim ben.” dizeleri için de beni anlatıyor diyemedim.
Sonra Can baba’nın muhteşem mısraları dökülüverdi dilimden “işte beni anlatan dörtlük bu” dedim, kuşkusuzca.
“Başka türlü bir şey benim istediğim
Ne ağaca benzer ne de buluta
Burası gibi değil gideceğim memleket
Denizi ayrı deniz
Havası ayrı hava...”
0 akıllı çıkaramadı:
Yorum Gönder