biR mektup
Avucumda atar benim yüreğim bilmezsin. Görseydim eğer seni, yüreğimi koyacaktım avucuna. Gelmedin, ona gittin. Kan ter içinde seviştiniz mi yaz gecelerinde, kim bilir...
Seni bir kez daha görseydim; gözlerine bakacaktım.
Öfkem gözlerimden taşar benim bilmezsin. Görseydim eğer seni, ateşler fırlayacaktı gözlerimden, yakmaz oysa öfkemin ateşi. Gelmedin. Uzun cümleler kurup, zor sorular soruyor mu başkaları da sana, kim bilir...
Seni bir kez daha görseydim; sarılacaktım boynuna.
Sarıldıysam bırakmam kolay kolay bilmezsin. Görseydim eğer bir kez daha, sımsıkı saracaktım seni. Saatlerce dinlerdim anlattıkların yalan da olsa. Gelmedin. Kendini kendinle hapsettin, gardiyanın da sendin belki de, kim bilir...
Seni bir kez daha görseydim; bir buse çalacaktım, yanağının dudağına en yakın köşesinden. Arsızımdır ben bilmezsin, hiçbir şey olmamış gibi gülümseyecektim. Gelmedin. Kimlerle oynadın/oynuyorsun arsız oyunlarını, kim bilir...
Şimdi bir kez daha görsem seni, belki “bi’yerden tanışıyor muyuz bakışı”, belki de bir “merhaba?” tanışmak için. Çünkü yaktım sana yazdığım tüm mektupları.
Yazdıklarını baştan sona okudu kadın, “madem yaktın diğer tüm mektupları bunu niye yazıyorsun ki?” dedi kendi kendine. Kadehindeki son kırmızı yudumu içti. Elindeki siyah beyaz kaleme baktı, özenle imzasını attı, kâğıdı katladı, zarfı yapıştırdı. Sol üst köşeye kendi adını, sağ ortaya alıcı adını yazdı. Adresini ve kim olduğunu bilememişti hiçbir zaman. Çakmağı buldu, son zarfı da tutuşturdu.
0 akıllı çıkaramadı:
Yorum Gönder