Pazar, Kasım 04, 2007

şaşkın mavi

Hayat ne tuhaf vapurlar filan!

Pazar Pazar kalk, ayıl, kahvaltı+gazete keyfini yap, 'e bari şu güzel havanın tadını çıkaralım bir sahil turu yapalım' derken 'yeni yorum var mı acaba?' diye meraklan bilgisayarı aç, bir sürü yeni yorum gelmiş, sevin, hepsini oku, yorumları yanıtlamak için yazdığın yazıları da tekrar oku ve ŞOK!

Dumur olmuş durumdayım efenim. Sağolsun "crick" dün gece güncemi yorumları ile şenlendirmiş. Bir adet yorumda Güz Mavisi’ne bırakmış. Buraya kadar her şey normal, vapurlarda falan bir gariplik yok. Yorumu yanıtlamadan önce baştan başlıyorum yazıyı okumaya. Son paragrafında gördüğüm rüyayı yazmışım. Şöyle : “Sonra hamile bir kadın görüyorum, bembeyaz bir yatakta yatıyor, doktor geliyor, karnını enlemesine ikiye ayırıyor, her yer kana bulanıyor, bebek dışarı fırlıyor, kordonu yok, mosmor. Kadın uyanıyor, “dur diyorum sakın bakma, bebeğini verecekler şimdi sana”. Dinlemiyor beni doğruluyor, kendini kan içinde görünce bir çığlık atıyor. O çığlığa uyanıyorum ben de. Kocası neredeydi acaba diye ağlıyorum, sonra fark ediyorum ki kendime ağlıyorum...”

Bu benim 24 Eylülü 25 Eylüle bağlayan gece gördüğüm rüyanın bir bölümü. Hemen 25 Ekim günü yaşadığım ve 26 Ekim gecesi saat 3de yazdığım Hem Hüzünlü Hem Umutlu Mavi’yi buluyorum. Yazı uzun ben özetliyim hemen o gün neler olduğunu. Hastanede işlerim var, normalde hiç kullanmadığım halde o gün şeytan dürtmüş gibi hastane asansörünü kullanıyorum. Asansörde acilen doğuma yetişmesi gereken bir kadın var. Doğumhaneye inemeden kanaması başlıyor, yerdeki kanı fark edince ve kadının acıdan attığı çığlıkları duydukça zaten çok sağlam olmayan benim tansiyonum düşüyor. Ve ben tansiyonum düşerken, doğuma giden genç kadının kocasının neden yanında olmadığını düşünüyorum! Düşünmekle kalmıyor, gecenin ikisinde o yazıyı yazarken hastaneyi arayıp, doğum yapan kadınla ve eşiyle ilgili bilgi alıyorum!

Rüyamdan tam bir ay sonra, yine ayın 25'inde, kanamalı bir doğum, “kocası nerede acaba” düşüncesi...

Ben o rüyayı tatilde olduğum için asıl rüya defterime yazamamış, çoktan unutmuşum. Az önce yorumlar için görmesem, aklımın ucuna bile gelmez. Ancak sıkıntıdan eski yazıları okuyacağım da, belki öyle.

Böyle işte. Şaşkınım. İnsan beyni tabi akıl sır erdirmek (hele bu rüyalar konusunda) mümkün değil. Şaşırmamak da elde değil. Ben buradan müsadenizle sevgili "düş işleri" bakanıma seslenmek istiyorum. Sayın bakanım ben hala “the science of sleep”i izlemedim mahcubum fakat siz ne diyorsunuz acaba bu duruma? Merak ettim =D

dibine not: "sihirli kıyafetler"de bir tesadüfümüz daha varmış, yeni fark ettim!


4 akıllı çıkaramadı:

crick 4 Kasım 2007 15:09  

evet yaptim, cok sarhostum hatirlamiyorum:)yalniz bir cumartesi aksamina cok iyi geldi, tesekkurler...

legrottaglie 4 Kasım 2007 16:29  

rastlantının böylesi...(sliding doors) film var aynı adla. konumuzla hiç alakası yok ama öyle.
siyah giyen adamlar var bi de. men in black.

turuncu 4 Kasım 2007 19:04  

biri beni mi çağırdı? ;-)

şaşırmadım desem olur mu? müteaddit seferler duymuşluğum vardır aynı rüyayı görenleri. ve biliyor musun aynı lucid rüyayı görenler var. lucid rüyada görüşüp, konuşanlar filan..

mahallenin delisi 5 Kasım 2007 22:57  

@crick; yine yap olur mu, çok güzeldi bak neler neler bulup çıkardın =) sahi sana söylemek istediğim 1-2 şey var, ben sayfanda adres göremedim, sen bana bir mail atarsan bahtiyar olurum.

@legrottaglie; "sliding doors" benim hayata en sevdiğim filmlerden biridir, hatta en sevdiğimdir. bayılırım, tek geçerim!

@turuncu; sayın bakanım aynı rüyayı görmekten ziyade gördüğümün aynısını yaşamak ilk kez başıma geliyor. bir de ben bu ara lucid rüya göremiyorum bir türlü. elem içerisindeyim efenim.

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP