Pazartesi, Şubat 04, 2008

fiRuze

"Evet evet, kahvaltının mutlulukla bir ilgisi var". dedi kadın kendi kendine.

Bir şeyi 18 gün üst üste yapmanın alışkanlık haline getireceğini okumuştu bir yerlerde. Bugünden itibaren tam 18 gün her sabah 30 dk erken kalkacak ve kahvaltı edecekti. Ofiste aldığı o çift şekerli sütlü kahve ve ısıtılmış kaşarlı poğaçayı da kahvaltıdan saymıyordu artık, sütlü peynirli zeytinli kahvaltı yapacaktı.

Ha bugünkü ani mutluluğunun müsebbibi sadece kahvaltı değildi elbette. Asıl aklını başından alan kahvaltıda yanında olandı, farkındaydı. Bu farkındalık hali çok mutlu ediyordu ikisini de. "O kadar iyi biliyor ki beni...Yine tam zamanında çıktı geldi işte". diye mırıldandı küpelerini çıkartırken. Daha havaalanında değişmişti sanki her şey. O, “bahar gelmiş buralara nerede hani kardan adamlar?” derken sulu sulu gözlerle bakıyordu öylece. Patavatsız bir küfür savurdu adam “Sen ne ağlak şey olmuşun be, şu çantayı alsana önce” “hemen bir sahil kahvaltısı istiyorum, denizi özledim”. Diye başladı saymaya. “Sonra vapurla karşıya geçelim martıları da özledim. Karaköy’e tünele oradan da Taksim’e çıkarız.” “Millet pazartesi sendromuyla boğuşurken biz İstanbul’un tadını çıkaralım di mi ama?”
“Sussana be geveze ben her şeyi planladım çoktan.” dedi kadın sımsıkı kucaklarken.

Sanki daha dün akşam telefonda lak lak etmişlerdi de bugün de okuldan kaçıyorlardı. Kimseler yoktu sahillerde, parklarda. Kahvaltı boyunca sadece ikisine hizmet etti garsonlar. Çaylar gitti, kahveler geldi. Kahvaltı öğütüldü de börekler, pastalar bile yendi üstüste.

Dile kolay, tam 6 saat! Aralıksız, nefessiz konuştular. Sandalyeler yetmedi koltuklara kuruldular, bağdaş kurdular, kahkahalar attılar. Plaza kuşlarına nispet yaptılar oturdukları yerden kimini aradılar, çığlık çığlığa kavgalar ettiler. Kimine manzaralı mailler attılar.

“Eee?” dedi kadın. “bitti nihayet” dedi adam.

“Eee?” dedi adam. “yeni başlıyor” dedi kadın.


“yanlış yapıyorsun” dedi adam.

“doğru yoldasın” dedi kadın.


“âşık olmadan olmaz” dedi adam.

“aşk adama bunu yaptırmaz” dedi kadın.


Kimseler anlamadı neler olduğunu.

Bir şarkı çaldı. Göz göze geldiler. Biri gitmeye karar verdi. Biri koşmaya.



dibine not: dalya iki yüz!

5 akıllı çıkaramadı:

Berrin 4 Şubat 2008 23:55  

ne güzel bır gun..bır suredır neredeyse paralel gıden hayatımız bugun ayrılmıs durumda..sen bagdas kurup cayları kahvelerı goturup kahkahalar atarken , ben neredeyse tum gun salya sümüktüm :) ama senın adına cok sevındım..

Goddess Artemis 5 Şubat 2008 01:46  

Doğumgününün tarihine dair yanıldım ama bu yazının 200. yazın olduğunu doğru anlamış olmalıyım, değil mi? O halde tebrikler efendim, daha nice yazılara! :o)

mahallenin delisi 5 Şubat 2008 20:25  

@berrin; niye salya sümüksün yaa =( bak yeni yaşın geldi; yeni başlangıçlar falan, bir sürü umut...ya da vazgeçtim ağla anasını satayım, açılırsın iyi gelir!
bana gelince nasıl demiş şair; "biraz gerçek biraz rüya"

@goddess artemis; aman efenim, diyorum ya o yanılma tamamen benim anlatım bozukluğumdan kaynaklı.
inşaalah diyorum; "dalya 1200" leri de görebiliriz buralarda

joone 7 Şubat 2008 23:00  

çok yanlış bir zamanlama bu post benim açımdan çok....tesadüftür gene bir nevi

mahallenin delisi 9 Şubat 2008 22:03  

enteldantel; öyledir herhal...

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP