Salı, Eylül 02, 2008

zephyR


Hoş geldin Eylül,
Nihayet bittirdin yazın saltanatını. Şükürler olsun bu yıl da kavuştum sana. Nur içinde yatsın dedeciğim her ramazan böyle derdi. “rabbim sana şükürler olsun bu yıl da ramazana kavuşturdun bizi.” İlk iftarda böyle ederdi duasını mutlaka. Herkes bayramı bekler, bayrama hazırlanırken onun bayramı ilk teravih namazıydı. En güzel takımını giyer, traşını olur giderdi ilk teraviye…

Hoş geldin baharım,
Hem ramazana hem eylül’e kavuşturdun bu yıl. Birden kesildi sıcaklar. Bereketiyle geldi ramazan, sabaha karşı paldır küldür bir yağmuru bastırdı ki ağustosun son gecesi "hoş geldin eylül’üm dedim, hoş geldin baharım. Bu yıl da hoş geldin."

Alıp götürdüğün yıla baktım da şimdi. Yenilikler getirdin yine bana. İbrelerimi değiştirdin. Önceliklerimi değiştirdin, kararlar aldırdın… Uykuluyum bu akşam. Aslında uykusuzum dünden. Muhasebeler yapmak istemiyorum. Yine dileklerim var. Yıllardır beklediğim tek bir dilek var biliyorsun. Önce yine o. Olacaksa bir tek o!

Sonra yeniler var sırada. Gemiler kalksın yüreğimden gizlice mesela. Nereden ve nasıl olduğunu anlamadan ben dalga kıranları aşıp dalgalara kapılsam mesela.
“Yine aynı dilek mi?” dedin. Değil işte. Farkını ben biliyorum. Yine aynı kayıkları, sandalları yollarsan bana dönüp bakmayacak kadar burnum büyüdü artık. Bütün karanlıkları aşan ışıl ışıl bir gemi kalksın yüreğimden bu kez… Rüzgârına kapılıp gideyim arkasından. Hiç dönmemecesine…

Vur deyince öldürme ama. Kendimi kötü hissettirme baharım. Birisi diyorsun hani, uzaktan uzağa durmakta orada, neden olmasın diye dürtüyorsun içimdeki şeytanları. Olmaz baharım. İlk dileğim olmadan olmaz. İçim erimiş, ateşim sönmüşken olmaz. Bu halde mümkün değil olmaz. O poker sever bi’kere. Ben Rıfkı elimde patladıktan sonra bıraktım o işleri. O 3 dil konuşur kafadan ben anamdan öğrendiğimde bocalamakta. O en sevdiğim spor diye başlayan cümleyi tamamladığında ben spor ansiklopedisinin yerini aramaya başlarım, o şarkılar söyler aşka dair benim repertuar serdar ortaç taklidi yapan yumuşakçanın notalarında kalır. En sevdiği romanı okur (hepi topu 5 karakter) hangisi babasıydı diye sorarım son sayfayı kapatınca. Bisiklete bile binemem yanında ne dengede durabilir ne kafa göz yarmacasına düşebilirim. Hep eksik kalırım onunla. Olmaz baharım. Böyle olmaz, şimdi olmaz onunla… Aceleyle çelme aklımı yok yere. Ben beklerim uzun kışları. Soğuk karları. Sen cümlelerimi geri ver önce.

Şimdi bir poyraz estireceksin bana baharım. Ne kuzeyden ne doğudan tam kuzeydoğudan eseceksin. Soğuklarını getirdiğin dağlara götüreceksin beni… Umutlarımı alacağım oradan geri. Bir başka bahara eseceğim tüm gücümle.

Hoş geldin Eylül! Hoş geldin baharım.
Pencereyi kapatmadan gir içeri. Daha anlatacaklarım var sana…


18 akıllı çıkaramadı:

ABİ 2 Eylül 2008 23:31  

ya valla çoğu kez gıpta ile okuyorum yazılarını..
bu da onlardan birisiydi..

beenmaya 3 Eylül 2008 13:26  

leman sam'dan "rüzgar"ı dinlemek geçti içimden bu yazını okurken. bir de sevindim senin adına. niye dersen bak ben varım bir de şimdi hem de eylül doğumluyum ne güzel değil mi :))

Adsız,  3 Eylül 2008 13:51  

eylül güzeldir. hüzün de. ve nostaji de. ve hayaler de.
seviniz.
sevdiriniz.

zeynep 3 Eylül 2008 16:18  

abi; aman efenim eksik olmayınız. çok teşekkür ederim.

beenmaya; hiç sevmem o şarkıyı. ama başak'ları severim bak. pek güzel =))

rehav@; eylül güzeldir. ekim daha da güzeldir.
bu koşullarda sevmek bize uzak, sevdirmek mevzuu çetrefil ama şubat en süperidir!

nautilus 3 Eylül 2008 21:35  

biz senle aynı kandan mıyız acaba deliii? sen delisin kendini deşifre etmişin de. ya ben de eylülün gelişine sevindim desem yeridir. her sene yaz bitsin, eylül gelsin derdine düşen bir halim vardır. ben de gizli deliyim galiba.

Böcek 4 Eylül 2008 08:02  

ben eylülden çok sonbaharın gelişini daha çok bekliyorum..okulun karşisindaki uzunca yolun etrafındaki tüm ağaçlar kıpkırmızı.. yerler keza kırmızı olurdu..öyle enteresan..ramazan ı da konu etmen çok güzel valla tebrik ederim.. çok beğendim..

http://visnecim.blogspot.com/

kıyak 4 Eylül 2008 09:14  

sevdiğin şeylerden bahsederken yazının kendinden akmasını sevdim.

beenmaya 4 Eylül 2008 09:58  

yok kız başak değil. anlamadın mı dengeli dengesizliğimden teraziyim ben teraziiii. peki yine de sever misin beni :))

Adsız,  4 Eylül 2008 18:19  

senin bocaladığın dil'in bu mu yani, kem-küm konuştukların nasıl acaba?

kıyak'ın dediği gibi akıp gitmiş yazı, ilk zephyR'den çok daha güzel olmuş eline sağlık.

zeynep 4 Eylül 2008 20:54  

nautilus; ha ha kan çekiyor bi'yerden tabi. delilikten midir acep =D ayrıca deşifre olmuş falan değilim, deli benim diğerleriMden biri =) çoğu zaman o yazıyor, arada bir de ben ;)

cicim; e eylül gelince sonbahar geliyor zaten, daha beklemeye ne hacet =)

kıyak; geçen yıl yazdıklarımı okuyunca döküldü birden öyle. teşekkürler.

beenmaya; yahu eylül'ün çoğu başakta geçiyor, o bakımdan şeetmiştim ben =D
eski eski sevgilim (büyük büyük dedem gibi bi'şey yani =)) teraziydi bak. onu sevmiştim bi'zamanlar seni de sevebilirim sanıyorum =D

isimsiz; ya kapatcam isimsiz yorumlara o olcak sonunda. şuraya sallamasyon falan bi'sıfat bi'şi yazın ona bile razıyım.

ilk zephyR'de çok güzel bence. yeri ben de ayrı o bakımdan herhalde.

Buzcevheri 4 Eylül 2008 21:35  

Kış gelsin, kışı seviyorum ben. Sonbaharı da seviyorum. Ne güzel ortalık derya-ı çamur oluyor. =) Çamuru da severim. Ben nasıl bir insanım yahu? İnsanı sevmem hayvan kadar. Ama beni seviyorum. O zaman ben hayvanım insan siluetinde. Siluetleri daha çok severim gerçeğinden. Işığı sevmediğimden olsa gerek. Ama geceleri loş ışığı sevmem. Neyse yeter bu kadar. Böyle giderse sevmediğim bir halta dönüşecek burası. Oysa ki halt etmeyi severim. Ama... =)

joone 4 Eylül 2008 22:43  

ben ki bunca sövdüm ağustos'a.... eylül bu kadar mı çirkin başlayabilirdi benim için... bencilliğime ver.. bilirsin beni: eylül de gitsin.. ekim gelsin.

kNtli 4 Eylül 2008 22:46  

yalnıs deilmişim sonbaharla çiçek açmak konusunda.. çok hoşuma gitti:) ben telaşeden bu yıl eylülün gelişini kutlayamadm bile kendimle insallah bikaç gun sora tadını çikaricam..

Kaptanzade 5 Eylül 2008 20:04  

Sabahları servise bindiğim yerde bir fidan var. Bu ilk bahar o fidanın beyaz çiceklerinin ardında minicik yeşil yaprakları gördüğümde; ulan işe bak beyaza karmış gözlerim bu ardındakini nasıl göremedim yıllarca diye hayıflanmıştım.Şimdi eylül, poyrazla o yapraklar gidecek ve kışın hüznün ardından gene beyaza karmış yeşil yapraklar filizlenecek. Tek farkla, azıcık daha boyu atmış bir ağaç olarak. Nefis bir anlatım hay beyninize sağlık.

zeynep 6 Eylül 2008 19:02  

buzcevheri; kış gelsin tabi, kışa taparım ben!
gece dediğin karanlık olur bi'kere, loş ışık olmaz tabi. keşke devam etseymişsin nereye kadar giderdi acaba?

enteldantel; ya eylül güzeldir, eylül bi'tanedir yapmaz öyle iğrençlikler...
geçen yıl dediklerini hatırlatayım ben de sana madem: ekim de gelecek kasım da, hepsi geçecek, her şey bitecek illa...

kntli; sonbaharın gelişi kutlanmaz mı hiç. sakın ihmal etme bence. ilk fırsatta kutlanmalı eylül =)

kaptanzade; o fidanın mevsimlere göre, havanın durumuna göre değişimini görebilmek ne büyük nimet! Gören gözlere sağlık.

joone 6 Eylül 2008 20:38  

aha.. demişim evet:)

zeynep 7 Eylül 2008 21:27  

enteldantel; ya ya.. dediklerin çıktı üstelik. eylül ekim bitti de başa bile döndük tekrar, sıfırladık yeniden başladık...

mahallenin delisi 1 Aralık 2008 23:19  

"Yine aynı kayıkları, sandalları yollarsan bana dönüp bakmayacak kadar burnum büyüdü artık"
hadi leyn!!!

amma gazlıyorsun kendini valla, helal olsun!

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP