Pazartesi, Kasım 03, 2008

gölgeli mavi



Kadının adı, Ada.
Filmin adı, Issız Adam.

Geçen hafta sırf normalde kimsenin yüzüne bakmayan o biletçi kızların “bir bilet lütfen” dedikten sonraki “sadece 1 mi?” bakışlarına muhatap olmamak için annemi de alıp gittiğim “üç maymun”dan önce fragmanını izledim. Ağır aşk filmi belli. Sırf bu yüzden izlemek istiyorum belki de, Çağan Irmak hayranlığı hikâye. (Çağan nasıl da güzel bir isim diğ mi?) Bu filme mümkün değil yalnız gidilmez. Onca sevgilinin arasında elinde kocaman pop cornla hatur hutur. Cık. İlla yalnız olunacaksa da pazartesi sabah 10 seansı falan olmalı. Boş salonda oh mis.

Aaa bi’dakka benim bu Cuma dişçi randevum yok mu? E, film de bu Cuma vizyona girmiyor mu? Evet ya, Cuma sabahı rahat rahat (ağlaya-zırlaya) filmi tek başıma izleyebilirim. Kahretsin çok zekiyim! Bu müthiş zekâmı normal hayatta da kullanabilsem keşke. Birileri beklemediğim bi’şeyler söylediğinde apışıp kalmasam. Aslında birileri bana duymayı beklediğim şeyleri duymayı beklemediğim zamanlarda söylemese keşke. Ya söylemesi beklenirken söylese ya da sonsuza kadar sussa.

Ben vazgeçmişken sislerin, buzlu camların arkasından el sallamasa bana tanıdık gölgeler. Her sınava girmeye karar verişimde mideme üşüşmese kelebekler. Ya da ben artık korkmasam gelenlerin gideceğinden. Safça, çocukça, basitçe güvensem.

Elini tutsam, sımsıkı. Yüreğim avucunda atsa.
“Cuma akşamına bilet bulamazsan 1 hafta konuşmam seninle” desem de 1 saat sonra Pazar akşamına aldığın biletler için sevinç çığlıkları atsam.
Alışveriş merkezindeki şekercide “burada hiç mavi şeker yok bana mavi şeker al” diye inatla tepinsem de kolumdan çeke çeke Kafkas’a götürünce bir tanecik kestane şekeri için ulu orta öpücüklere boğsam.
Kurabiyeleri sıcak sıcak yesek. Hamurunu yoğururken belime sarılsan, fırından çıkarırken yaktığım elimi öpsen. Kurabiye koksak.
Bağıra çağıra maç izlesek ya da Hamilton mu şampiyon oldu Glock mu yol verdi diye çekişsek kare kare tekrarları izlerken.
Sallanan sandalyede gömülmüş kitap okurken şarabım bitse. Doldurmaya kalkınca vazgeçsem, şarapta kitapta umurumda olmasa. Sen olsan. Odama dolsan. Kalbinin atışını göğsümde, sesini tenimde duysam…


Une Belle Histoire - Michel Fugain

3 akıllı çıkaramadı:

beenmaya 4 Kasım 2008 15:13  

yok yok cuma akşamı biz senle buluşalım beraber seyredelim filmi daha iyi olur :))

Buzcevheri 7 Kasım 2008 03:12  

Fragmanı izledim de sanırım ben bu filmleri seviyorum. =) "Cesaretin Var mı Aşka" yaptı beni böyle biliyorum.

mahallenin delisi 7 Kasım 2008 23:14  

beenmaya; ah be canım izledim de gedim ben filmi, başka bir çağan ırmak'a diyelim ;)

buzcvheri; ben izlemedim cesaretin var mı aşka'yı fransız herhalde o. hala damağımda ıssız adam'ın tadı varken hiç bi'şey izleyesim yok ama aldım listeye. ilk fırsatta umarım.

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP