Pazar, Aralık 14, 2008

bu da o değil*


















Hepimiz ‘o’nu ararken neden kimse kimseye ‘o’ olamıyor? “Bu da o değil” dedikçe, bir başka ‘o’ olma olasılığını kolaylıkla bulup onu da tüketebildiğimiz için mi? Hepimiz hepimize birbirimiz tüketme fırsatını kolayca verdiğimiz için mi? yenisini kolayca bulup kolayca aldığımız için hiç emek vermediğimiz bir eşya gibi ya da sadece kapağına bakıp hiç okumadığımız ama sırf bu yüzden içindeki olasılıkları görmediğimiz, göremediğimiz, -belki de yaşamın sırrını anlatan bir kelimeyi- gözden kaçırdığımız bir kitap gibi… Hiç bitmeyeceğini düşündüğümüz ve sonsuza kadar akacağını düşündüğümüz bu su bizim dibi delik kovamızı doldurabilir mi?

Oysa seni bulmanın, senin “o” olmanın yolu sende durmayı sende beklemeyi, sende terlemeyi, sende uçmayı, sende boğulmayı istiyor. Seni benden başka kimse, beni de senden başka kimse ‘o’ kılamaz çünkü.

Sanıyorlar ki sende kalırsam, senle kalırsam ve sen de bende kalırsan, benle kalırsan geride kalan o sonsuz ihtimali kaybedeceğiz. Sanıyorlar ki sen benim ihtimallerimi, ben de seninkileri bitireceğiz. Oysa ben, senin ihtimaller arasındaki biricikliğini seviyorum. Gitme şansım varken sende kalmayı seviyorum. Sende kalmanın derinliğini, sende durmanın ihtimallerini, sana bir şey olacak diye korkmaları, seni görmek için uyanmaları, senin kolunu tutmaları seviyorum. Senin kolunu bırakmamdan korkmanı, senin kolunu tutamamaktan korkmamı seviyorum. İstersem gidebilme gücümü, istersen gidebilme gücünü ve bu güç bizdeyken gitmemelerimizi seviyorum. Israrla ve biteviye sende kalmayı seçişimi seni okuya okuya bitiremeyişimi, senin içindeki özgürlüğümü seviyorum. Anahtarı ikimizde de olan bu kelepçenin bizi bağlamasını isteyişimizi, kelepçenin şakırtısını duymayınca ikimizin de gözlerinde beliren korkuyu seviyorum.



*Cem Mumcu
Aşk, özgürlük ve 'ıssız' olmayan bir kedi üzerine
Tempo 11Aralık 2008

7 akıllı çıkaramadı:

Buzcevheri 17 Aralık 2008 21:12  

Pek bir güzel yazmış kerata ve hiç kimse yorum yapmış yazıya. Yapmış mı yapmamış mı demeliyim kararsız kaldım bak şimdi. Neyse ben yapayım bari. Yaptım. Bitti.

mahallenin delisi 18 Aralık 2008 01:49  

buzcevheri; herhalde ben de yazarken yorum yapmadım sadece alıntıladım diye kimse sesini çıkarmadı. ne iyi ettin de sen ses verdin =))
ilginç değerlendirmeleri var bu "kerata"nın. üslubunu falan pek seviyorum ben.

Okyanu∫takί rüzgar ~ 18 Aralık 2008 18:41  

*neden yolladın ki bunu bana dedim.

Biliyordum ki.. Orada yazıIanIarın bir parcası olduğumuzdan.. ve ya ayrı ayrı başkaları ile bahsedilen o ihtimalleri yaşadığımızdan - yaşamaya yeni başlayacağımızdan.

Falan işte..

mahallenin delisi 19 Aralık 2008 23:51  

okyanustaki rüzgar; pardon ya, ben yorumuna dün yanıt verdim sanıyordum yollamamışım meğersem. gerçi bugün daha farklı düşünüyorum, isabet olmuş yanıtın yayınlanmaması.

şimdi, biri bana bu yazıyı yollamış olsa, ben kendimi yazıdaki kedi "öte" gibi hissederdim sanırım. (yani yazıyı bizim kızlardan birinin 'ay ne güzel yazmış baaak' şeklinde bir notla yollamadığı varsayımıyla tabi=D)
'o'nlarda biriyse eğer yollayan, kendimi "öte" gibi seçim yapmak zorunda hissederdim. bana "beni seç" dercesine bir mesaj verdiğini falan düşünürdüm. çünkü zaten hepimiz yazılanları yaşıyoruz, zaten herkes o'nu bulamamaktan şikayetçi...

'o'nlardan biri bana bunu yollasa: O'na "bana seni kolayca tüketme fırsatı verme" derdim ben. isterdim ki , "derinlerde aradıklarımı ancak dalarak bulabileceğimi" bana hatırlatsın tekrar, en baştan...

mahallenin delisi 22 Aralık 2008 22:06  

okyanustaki rüzgar; geçenlerde bir başka yorumda buzcevheriyle konuşmuştuk bu filmi, ne hoş tesadüf olmuş ;)

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP