silik mavi
Ne kadar kayda değmez bir gündü. Tipik, yitik bir pazar işte.

Sonra ani bir kararla Ayazma’ya çevirdim rotayı. Magnum intense aldım kendime, gazeteler, bir de türk kahvesi söyledim. Ohh miss. Aralığın 14ünde güneş nasılda ısıtıyor insanı. Sahi kış hala gelmediği halde ben ne çok üşüyorum bu sene. Bunları düşünürken bir baktım yine elim telefonda. Yine kimseyi aramadan saklandı cebime. Dalmışım sonra okuduklarıma. 2 saatten fazla zaman geçmiş olmalı. Üşümeye başladım. Sisten pek görünmüyordu adalar, ufuk çizgisi yoktu. Tam güneşin kızıllığına doğru ilerleyen bir gemi vardı. Sonsuzluğa gider gibi. Gidesim vardı.
Üşüdüm,
çay içtim,
ısınmadım,
eve döndüm,
kestane pişirdim,
ısındım.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
.
O boşlukta ne yaptıysam işte, hayatım orada geçiyor benim.
Gece 2 olmuş hala uyumadım.
6 akıllı çıkaramadı:
o boşlukta mı yaşıyoruz yoksa biz
içimizdeki dolulukla...
beenmaya; ne çok sorular var o boşlukta...
Şiir gibi yorum yazmayın şuralara vallahi ambiyansı bozasım geliyoooor.
=)
buzcevheri; aa takılıyoruz şurda iki satır efenim. okumayıverin sizde yorumları. =)
gerçi okur da haklı... o kadar karardı ki buralar, şöyle iki laf atıp sataşıp gülüştüğümüz yok ne zamandır... hay allah n'apsak?
hem yazsak hem bozsak olmaz mı yahu :))
beenmaya; yazarız da bozarız da meydan bizim nasılsa =)
Yorum Gönder