Pazar, Ocak 25, 2009

suskun mavi


Kafamda bir milyon tane tilki var. Anladığım kadarıyla o kadar koca kafalıyım ki hiç birinin burnu, kuyruğu birbirine değmiyor. Bi’de işin kötü kafa yuvarlak bir yapıya sahip olduğundan tilkilerin hiçbir yere gidebildiği, varabildiği yok. Dönüp duruyorlar saçma sapan. Ama o kadar çoklar ki sıkıldım artık. Yazayım kusayım istiyorum. Şöyle üçüzaltmışikibinyediyüzonaltı tanesini kussam mesala geriye kalan altıyüzotuzyedibinikiyüzseksendört taneye yer açılsa biraz. Tabi ki hesap makinesi kullandım bunun için, toplama çıkarmayı değilse bile çarpmayla bölmeyi unutalı yıllar oluyor.

Dilimin ucunda. O kadar ucunda, o kadar hazır ki cümleler. Zorla tutuyorum kendimi. Zor tutuyorum. Peki niye tutuyorum? 2009 için tutuyorum. Bu yıl bir şeyleri değiştirmek için harekete geçtiğim bir yıl olacak madem, bu konuda da kendimi aşan değişiklikler yapacağım şu anda. Yazmayacağım. Konuşmayacağım. Susacağım. Ölümüne susacağım demek isterdim ama o kadar iradeli bir insan değilim ben. Ve biliyorum ki ne kadar değişmeye çalışırsam çalışayım, o en uçtaki cümlelerden birini, bir tanesini mutlaka söyleyeceğim. Onu da söylemezsem çatlarım çünkü. Geçen seferde içimde kalmıştı çünkü. Aynı hatayı ikinci kez ve de göz göre yapmışken, aynı finalle, aynı vurdumduymaz, aynı “ben söyledim oldu” tavırla bitmesine içim elvermiyor çünkü… Onun dışında tek bir cümle bile söylemeyeceğim ama.

Hele yazmak mı, asla? Yazdıkça havaya giriyorlar çünkü, rengi kaçmış solgun balonlar hepsi, yazdıkça şişiyorlar, şişiyorlar ve içimde patlıyorlar! Oysa hiç biri bilmiyor ki, benim burada yazdıklarıma benzer, bunlara yakın, aynı konudan bahseden tek bir cümlem yok günlük hayatta. Sanal olmayan dünyada tek bir cümle kurmuyorum bunlara benzer.
Yani yazılmış olman seni mühim kılmıyor aslında, yazıp boşluğa savurduğum hüzünlü cümlelerim, yazarken akıtıp kurtulduğum kimsenin görmediği yaşlarım kadar, uydurduğum kararsız sevişmeler kadar sanalsın sen. Altında imzam olmadığı sürece bir delinin sayıklamalarından başka bir şey değilsin ki.

.
.
...
...
...
.
.
.
.
.

Çok bile oldu yine. Arada 10 tane daha cümle kurmuştum aslında. Zamanı gelirse doldururlar belki boşlukları. Şimdi SUSACAĞIM sadece.

Bu şarkı da sana değil ha! Aman!



Olsa olsa ilk hatama, G.’a.Sahi okuyor mudur acaba hala? Aman okumasın, aman.Gözüme bakan hiç kimse bilmesin bu kadar içimi.
"tek tek anlayarak hatalarımı
sevmeye çalışıyorum yalnızlığımı"

8 akıllı çıkaramadı:

beenmaya 26 Ocak 2009 01:33  

peki deli olan kim hani bu sayıklamaların sahibi
ve seninle olan yakınlık derecesi nedir merak ettim :))

S 26 Ocak 2009 11:34  

susmak bana hic bir zaman dogru gelmese de, cokca ben de yapiyorum bunu.

ama yine de diyorum. dogru degil susmak.

Ümit Kurt 26 Ocak 2009 22:27  

'Artık susmalı. Susmalı ve adam olmalı...'

diye yazmıştım vaktinde...

Susmak bazen gereklidir, iyidir, güzeldir. Ama bazen...

mahallenin delisi 27 Ocak 2009 00:40  

beenmaya; bu yazının imzasının da mahallenin delisi olarak atıldığına bakılırsa, deli bizzat ben oluyorum =)) ama altına "deli" diye imza attığım sürece yazdıklarım sanal bir sayıklama oluyor, evet.
bu bir çelişi midir? olabilir =D

fakeangel; off bilmiyorum. tam da sindirmişken suskunluğu bugün 2 oldu "susma" diyorsunuz bana. kafam karışık işte...

ben aynı hataları yapmaya devam edersem sussam da adam olamam ki ümit'cim. =(
galiba bu durum da susmanın gerekli olduğu durumlardan, umarım yani.

joone 29 Ocak 2009 20:17  

hoşgeldin de banaaaaaaaaaaa
eskisi gibi.... yıllar önceki gibi.. içimizi parmaklamaya devam... hobarey:)

mahallenin delisi 29 Ocak 2009 20:27  

enteldantel; =D alla'm çok mesudum =P
özletmiştin, hoşdöndün!

joone 29 Ocak 2009 20:53  

yaz dersin yazmam mı be delim.... :)))

mahallenin delisi 31 Ocak 2009 21:34  

enteldantel; tatil yaramış sana negzel =)

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP