gRi
Uzatmasam hiç, MaRia Puder'e bıraksam sözü: "İnsan ömrü doğumdan ölüme kadar uzanan tek bir yoldan ibarettir ve bunun üzerinde yapılan her türlü taksimat sunidir" dese. Zamanlarca oturup düşünsek üstüne...
biRaz ondan, biRaz bundan çokça benden RenkleR
Bu bir günce. Yani bildiğin günnük işte. Günce deyince daha havalı oluyor hepsi o. Ama “biR delinin güncesi.” Peki kim bu deli? Hem deli diye kime denir ki sahi? Sürekli aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almayı bekleyene mi, kendi kendine konuşana mı yoksa çok çılgın olana mı? Ben hiçbiri değilim, hepbiriyim. "Kendini keşfedebilmenin bedeli değildir delirmek; delirebilmenin bedelidir kendini keşfetmek" demiş Elif Şafak. Kendimi keşfetmeye çalışıyorum herhalde. Belki de Murakami gibi "olayları sözcüklere dökmedikçe anlayamayan o yeteneksiz insan türündenim."
Çok zekiyim ama yeterince akıllı değilim. Çok iyi yalan söylerim. Aptal insana tahammül edemem. Yalanlarıma kanıyorsa aptaldır. Siler geçerim. Yazamadıklarımı yaşar, yaşayamadıklarımı yazarım. Mutluysam yazmam, niye bırakıp yazayım, tadını çıkarırım.
Özlerim, umut ederim, beklerim, vazgeçerim. Beklentilerimden vazgeçmeyi, özlediklerime kavuşmayı umarım en çok. Çok soru sorarım. Yanlış soruları, yanlış adamlara, yanlış zamanlarda sorup, doğru cevaplar beklerim. Alamam tabi. Daha çok sorarım. Sormazsam kancasına takılır kalır, devrik noktalar koyarım. Devrilir yine kalkarım. Ama hacıyatmaz değilim devrildikçe kanarım.
Limonatayı tutturamasam da keki güzel yaparım. Pilavda da iddialıyım ayrıca. Severim sofralar hazırlamayı sevdiklerime. Ama en çok rakı-balığı severim. Sohbetiyle, deniziyle, fırında tahin helvasıyla. Mangal yakamayan, güzel karpuz seçemeyen adama adam demem… Kahve + tiramisuya hayır dediğim görülmemiştir. Kebap, şalgam, künefe söz konuysa bütün toplantıları iptal ederim. Toplantı masasındaki kurabiyelerin pelit olması bu durumu zerre etkileyemez. Tüm bunları aynı gün içinde yemişliğim de yoktur çok şükür. Yemekteki zeytinyağı mı mısır yağı mı pek ayıramasam da ağzımın tadını bilirim.
İlkokulda ki okuma bayramında herkes mühendis, hemşire olurken ben ev hanımı olmuştum. Sarı bir mutfak önlüğüyle sahneye çıkıp çok kafiyeli bir ev işleri dörtlüğü okuduktan sonra “biraz da erkekler yapsa dünya mı patlar” dediğimde en çok alkışı ben almıştım. Bugün evimin hanımı da değilim, sahnenin yıldızı da. İkisi olmayı da istemedim zaten. Olduğum her şeyin en iyisi olmaya istedim sadece. Tipik kova’yım yani. Biraz ağlak balık etkileri var haritamda, gıcığım onlara da. Bi’de çift sayılara gıcığım. Tek olanları severim ben; 19 candır, 9 şans. 21. yaşım hayatımın en güzel yaşıydı. 25 onun kadar güzel olmasa da “25 bitmeden yapılacaklar” listemdeki hemen her şeyi yaşattı bana. Tek bir şey kaldı listeden. O da olana kadar 25 yaşında kalacağım. 2009 itibariyle ikinci 25imi yaşıyorum. Yaşamaya İstanbul’dan katılıyor, tüm yaşamacı arkadaşlara baş ağrıları diliyorum. Bu cümleyi de met-üstten aşırdığımı her fırsatta söylerim.
Bu kadarım. Ya da çok daha fazlasıyım.
Bir adım var ama bir sıfatım yok.
Yaşıyorum;
unutuyor ve unutuluyorum. Kişileri ve zamanları tam çakıştıramasam da seviyor ve seviliyorum. “One life, live it” dedikleri için yaşıyorum.
Yazıyorum;
bazen unutup kurtulmak bazen de unutmamak için. Belki de unutulmamak için. “Söz uçar yazı kalır” dedikleri için yazıyorum.
© Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008
Back to TOP
5 akıllı çıkaramadı:
suni tabi, zaman yoktur demistim bir seferinde, hatirlarsin...
Zamanya adında bir kitap var, ben severek okumuştum. Tavsiye ederim.
BLOG'umda en son yazdığım yazıda da zamandan bahsettim, demek bu aralar hepimiz zamanı düşünüyoruz.
Gerçi ben sürekli zamanı düşünüyorum.
@turuncu bey, düşündüm taşındım karar verdim; size katılmıyorum. zaman vardır, suni olan ise sadece onun bölünüp parçalanmasıdır.
@faik murat bey, sanırım sizin yazınızdan esinlendim bi'miktar bu eski yazıma bir göz atmak istedim. Onu okuduğumdan beri düşünüyorum hala karar veremedim. Gerçekten zamanı satın almak için paraya ihtiyacımız var mı, yoksa zaman her şeye rağmen bize her sabah verilen bir hediye mi?
Zamanı satın almak için paraya ihtiyaç var mı? sorusunun cevabı icin bir baska sorular dusunelim.
Para kazanma zorunluluğu olmasa kaçımız yapmakta olduğumuz işlere devam eder? BLOG'umda yazdığım Ferhan Şensoy yazısına geliyor konu.
Hayatımı yazarak ve/veya müzik yaparak kazanıyor olsam zamanı satın almak için paraya ihtiyacım olmazdı sanırım.
Koşullar ne olursa olsun, zamanı HARCAMAMAK lazım. 3 yıl önceki, 5 yıl önceki (sizin yaşlarınızda değişim hızlı olmakta, belirli yaştan sonra bu hız azalmakta yada durmakta, tabii kendisine birşey ekleyemeyen insanlar için geçerli bu durum) insan ile aynı insansan sorun var demek.
@faik murat bey, bu açıdan hiç bakmamıştım sanırım, değerli fikirleriniz için çok teşekkür ederim.
Yorum Gönder