yeşil mevta
İçim yanıyor. Canım acıyor. Kocaman bir kerpetenle kalbimi kanatıyorlar, tam ortasından sıkmışlar. Kim onlar anlatamam size. Karşı koyamıyorum. Karşı koyacak gücüm yok, benden kat kat kuvvetli bunu yapan. Midem bulanıyor, kusmak istiyorum. Sanki damarlarımdan bütün kanım çekildi, içimi oyuyorlar sanki kör bir bıçakla. Her nefes aldığımda sıkışıyor kalbim, bu son nefesim herhalde diyorum hepsinde. Her nefesim keskin bir kılıç sanki bir samuray kılıcı gibi (ne ironi ama) dudaklarımı, dilimi, damağımı, nefes borumu, akciğerlerimi,kalbimi parçalıyor. Nefes verirken açılan yaralara kolonya, alkol, tuz döküyor sanki...
Ne yazabiliyorum olan biteni ne de anlatabiliyorum kimseye. En kötüsü de bu galiba. Hayatımın pek çok döneminde yalnız oldum, yalnız kaldım ama hiç bu kadar yapayalnız ve çaresiz hissetmemiştim kendimi bugüne dek. Bu nasıl bir deneyim Allah’ım? Bunu ben nasıl yaparım kendi kendime. Arabaya atlayıp, delice amaçsızca basmak istiyorum gaza. Fonda çalan bir şarkı bile yok. Rüzgârı hissetmek istiyorum yüzümde, saçlarımda ve motorun sadece benim elimde/bana bağlı olan gücünü. Bu kadar basit bir şeyi yapamıyor olmamın bile tek sorumlusu benim üstelik. Çektiğim acının yegâne sorumlusu olduğum gibi...
Küfür falan bir yana, en nefret ettiğim sözcüktür şerefsiz. Benim için içi çok dolu bir kavram olduğundan değil ya, yine de tecavüzcü pisliklerden başka kimseye söylediğim duyulmamıştır. Şimdi ağız dolusu söylüyorum. “ŞŞEREFSİZ PİSLİK” diye. Bela okumam hiç kimseye. Şimdi “LANET OLSUN” diyorum. “LANET OLSUN sana da, verdiğin selama da” Nasıl pis, nasıl şişmiş, nasıl domuz gibi bir Egon varmış meğer. Hiç utanmadan, dünyanın öbür ucundan ve daha ilk günden! Sen nasıl bir adamsın! Şerefsiz! Nasıl bir pişkinlik bu, nasıl bir mide, utanmadan beni nasıl davet ediyorsun oraya! LANET OLSUN SANA! SENİN OLMAYA ÇALIŞTIĞIN YÜREKLİ ADAMA! Dilerim kendi egonda boğulursun bir gün, yapayalnız!
Lütfen birileri gelip hafızamı silsin. Allah’ım şimdi yatayım ve uyandığımda onunla ilgili bildiğim her şeyi, onunla öğrendiğim her şeyi, yaşadığım her şeyi, yaşattığı acıları, mutlulukları ne varsa işte her şeyi tüm deneyimlerimi sil aklımdan, zihnimden, yüreğimden. Başka türlü nasıl dayanacağım ben bu sancıya. 48 saat bile olmadı olan biteni öğreneli, daha fazla acı vermekten korkuyorum kendime. Ya da bu acıyı dindirecek bir aptallık yapmaktan! Kabul ediyorum, evet yapmamalıydım. Bana ait olmayan şeyleri karıştırmamalıydım, ama yapmasaydım hiç bi’zaman bilemeyecektim ne kadar aşağılık ve Egosu tatminsiz bir ŞEREFSİZ olduğunu.
Ah yaptım da ne oldu! Neden zamanında yapmadım tüm bunları, aptal durumuna düştüm bir de karşısında. Şerefsiz, bana “vah yazık” demiştir muhtemelen o konuşmadan sonra. Yazıklar olsun bana, bunu çok daha önce öğrenebilecekken olgunluk göstermek uğruna yapmayışıma...
Ve bir de hayatta herkesten ayrı tuttuğum “dostum” dediğim S. var tabi. Eğer biliyorsan ki bilmediğine hiç ihtimal vermiyorum ben, bu PİS ŞEREFSİZ daha dün bana “hiç arkadaşım kalmadı” diye ağlıyordu, en yakınında bir tek sen varsın, söylememiş olması imkânsız. Bana bile ilk günden selam verdiğine göre... Offf offf nasıl aptal durumuna düştüm böyle.
Allah’ım aklıma mukayyet ol. Hatta olma vazgeçtim, sadece bir kısmını al geri, sil, yok et. Hatta bazı yetilerimi kaybedebilirim buna karşılık sorun değil, koku alma duyumu da silebilirsin mesela. Pazarlık yok mu diyorsun? Öyleyse çok daha güçlü, çok daha yürekli bir genç kadın olarak çıkmama yardım edeceksin, daha batacak olamam değil mi, dip burasıydı?
iki satırlık adamları musallat ettik ömrümüze
0 akıllı çıkaramadı:
Yorum Gönder