Cuma, Ekim 05, 2007

koyu moR

Leylekleri havada gördüm bu yıl ben, ondan olsa gerek duramıyorum, yeniden gidiyorum. Bu kez hesapsız, çok plansız her şey.

“Aa bi’dakka kızım, sen de gelsene bizimle”
“ben napcam gelip?”
“gelmeyip ne yapacaksın burada?”

Hakkaten ne yapacaksam bana mutsuzluktan başka hiçbir şey vermeyen bu şehirde. Ben “tamam” bile demeden onaylandı rezervasyonlar: Cuma THY 15.05 Sabiha Gökçen.

849 mil uzağa götürecek beni çelik kuş. Hayatımda hiç görmediğim bir şehre bırakıverecek. İnsanlarını, yemeklerini, adetlerini az çok bildiğim ama içinde nasıl yaşanır bilmediğim bir şehre...

Şehirle ya da gidişle hiçbir alıp veremediğim yok aslında. Şirin ve turistik tarafları olacağı söylenebilir hatta çok güzel kareler fotoğraflayabileceğimi bile varsayabiliriz. Üstelik “gitme” diyen birilerini aramıyorum arkamda. Kimin özleyeceği kimin bekleyeceği umurumda bile değil. Neye ağlıyorum peki dünden beri ben?

Oysa aşk dolu bir yazı yayınlayacaktım dün gece. Öyle hevesle yazmıştım, yazarken bile öyle mutlu olmuştum ki. Hani şu midenizde patates kızartılıyormuş gibi hissedersiniz ya gülüşünü görüşünce, hani yerde mi gökte mi olduğunuzu anlamazsınız yürürken, tozpembe oluverir her şey hani işte bunları yazmıştım. Bunları sadece hatırlamanın bile nasıl huzur verdiğini, aşkın bir anda nasıl da her şeyi değiştiriverdiğini yaşamıştım, yazmıştım. Sonra yine bir anda değişiverdi her şey işte. Bir anda vazgeçtim dünyadan.

Vazgeçtim evet, şimdi istiyorum ki uçağa havada bi’şeyler olsun kimselere zarar gelmesin ama ben ortadan kaybolayım mesela. LOST olayım. Tek kare lost izlemedim oysa. Ölmek istiyorum demeye varmıyor dilim, yaşamaktan vazgeçebileceğim fikri bile tüylerimi ürpertiyor. Ben gerçekten kaybolmak istiyorum ortadan, buharlaşıp uçmak istiyorum. Madem sahip olduğum imkânların hiç birini değerlendirmeyi başaramıyorum, madem mutsuz olmak için “geçerli” hiçbir sebebim yokken ben bir türlü mutlu olamıyorum bari hiçbir şeyin olmadığı bir adada tek başıma oturayım bütün gün. Niye tüketiyorum ki ülke kaynaklarını burada boşu boşuna.

Şimdi gidiyorum. Bayramdan sonra “dönecekmişiz.” Bilmiyorum. Diyorum ya ben buhar olup buluta karışmak istiyorum sadece. Aslında belki de içten içe orada kalmak istiyorum. Köklerimi bulmak onlara tutunmak istiyorum. Üzerinde kök salabileceğim topraklara basmak, dallarımı yapraklarımı besleyecek kaynaklardan beslenmek istiyorum.

Şimdi gidiyorum. Bu gidişle bir defter kapansın istiyorum. Eğer “içime” dönmeyi başarır, mutlu olmayı becerebilirsem yeni bir sayfa açarım hatta yeni bir deftere başlarım, bunu eski ayakkabı kutularından birine koyarım anıların yanına. O zaman şen şakrak bir delinin güncesini okursunuz belki.

Şimdi gidiyorum. Birilerine hakkım geçtiyse hepsini helal ediyorum.


3 akıllı çıkaramadı:

legrottaglie 5 Ekim 2007 14:02  

yanına en sevdiğin üç şeyi almayı unutma.

joone 6 Ekim 2007 01:48  

ne hak ne helal.. hiçbir gitme tek başına birşey çözmüyor.. tecrübeyle sabit..

zeynep 14 Ekim 2007 15:32  

@legrottaglie; hımm en sevdiğim 3 şey ne ki benim?
sevdiklerimi götürmekten ziyade, ihtiyacım olan 3-5 şeyi bulmaya gitmiştim aslında ben. ha buldun mu dersen, ancak havamı aldım derim =D

@enteldantel; evet efenim. gezdik, gördük ve anladık ki sadece "gitmek" çözüm değilmiş...

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP