Pazar, Kasım 18, 2007

dalgalı mavi

Olaylarına akışına yetişemiyorum bu günlerde. “Garipim” öyle sessiz sakin yaşayıp giderken kendi halimde, bir anda değişti her şey. Hayır buna ne sebep oldu anlayabilmiş değilim, 3 gün 3 gece içtim ve vicdan azabıyla dolu bir pazartesi sabahında uyanmaya/ayılmaya çalışırken verdiğim karar her şeyi değiştirdi. Hala ayak uyduramıyorum olan bitene.

Zihnimde inanılmaz bir hızla yazıyorum ama ortada ürün var mı derseniz yok. Tüm not defterlerim kısa kısa hikâyelerle doldu. Hoş ben yazdıklarıma hikâye dersem Sait Faik mezarında ters döner. Bir filmin kareleri işte benimkiler, biliyorsunuz. Ne zaman bir araya geleceğini bilmediğim kareler. Hayatımın akışı gibi.

Hani TRT1 de Mustafa Yolaşan’ın sunduğu yıllara göre adı da değişen Pazar 88-Pazar89-Pazar90 vardı. Bir de yarışma vardı, şans yolu mu ne? Üzerinde sayıların olduğu ışıklı bir yolu tuzak sayılara basmadan bitirmeye çalışıyordu yarışmacılar. Hah işte o yarışmacılar gibiyim. Rasgele karelere basa basa ilerlemeye çalışıyorum, iki adım atamadan tuzağa yakalanıyor başa dönüyorum. Hala yolun yarısında ki o güvenli alana bile gelemedim. Adım attıkça GÜM!

Garipim” işte. Cuma akşamı aylardır izlemek istediğim konser için* Taksim’e doğru yola çıkmışken (2 oldu bu, hala sahnede izleyemedim şu adamları, 3.de affetmeyeceğim artık) kendimi İzmir’de buldum mesela. Cumartesi akşamüzeri ise Muğla’dan uçağa biniyordum, bugünkü a-les’e yetişmek için. Bugünse, neyse işte, kısaca; toparlayabilmiş değilim, büyük resme olan hâkimiyetimi kaybetmiş gibiyim. Ki kontrol delisi bir insan olarak bu durum beni çileden çıkartıyor! Tek dileğim en kısa sürede mavilerimin durulması. Sakin sularıma dalabilmek tekrar, orada keşfedilmeyi bekleyenlere ulaşabilmek tek tek...

Sığınacak bir liman arıyorum sanki. Tüm bunlar olurken, akşam olduğunda beni sarıp sarmalayacak kanatların altına girmek istiyorum. Oysa en çok bugünlerde sadece kendime “dayan”mam gerekiyor. Dün gece yaramazlık yapmış küçük bir kız çocuğu gibi babamın dizine yattığımda ve o sadece saçlarımı okşadığında ve tam yatarken yanıma gelip, “sen bilirsin kızım, istediğin kararı verebilirsin, istediğin zaman vazgeçebilirsin” deyip sarıldığında bir kez daha anladım bunu. Bazen onlarla olmanın beni yavaşlattığını düşünüyorum, bazen de...

Ben bu winamp’ın sihirli güçleri olduğuna inanıyorum artık. Tam bu satırları ağlamadan toparlamaya çalışırken, onca şarkının arasından “daha gençsin” nasıl çıkar insanın karşısına. Babasının küçük prensesi olan beni bilir mi ki sayın vokal, ağla durma ağla, biraz ruhun cilalanır der kulağıma usul usul...

9 akıllı çıkaramadı:

joone 18 Kasım 2007 20:50  

sığınılacak liman ihtiyacı yakın.. babamın dizlerine yattığım günler uzaktır bana....
ama kaç yaşına gelirsem geleyim.. birol bey "daha gençsin" dediğinde her seferinde... üstüme alırım.. otuz yılıma inat...

crick 18 Kasım 2007 21:13  

kirmak istiyor birak gitsin
gitmek istiyor birak gitsin
bir daha dönmesin...
Ben de bugün anne kuzusuyum, daha gencim öğreneceğim:)
oyuna devam tamam mı? Pes etmek yok, çıkacağız bu kuyudan inanıyorum ben bu ...

mahallenin delisi 19 Kasım 2007 10:11  

@enteldantel; bu şarkıyı dinleyen herkes kendisi için yazıldığını düşünüyor sanırım, ben de dahil =)

crick; bu sefer pes etmek yok! en dibe vurduk nasılsa şimdi yükselme, su yüzüne çıkıp derin derin soluk alma zamanı
"And remember...
what an incredibIe woman you are.
if you do that, he'll realize what he Iost"

crick 20 Kasım 2007 23:48  

hey hey heyyy:)ictin mi kokoş kahvemi bakiiim?????

mahallenin delisi 21 Kasım 2007 22:36  

@crick; ah içtim şekerim içmem mi? ve inan benim kadar kokoşunu caddeki starbakslarda bile bulamazdın! sabahın körü demedim, fönümü çektirdim, manikürümü yaptırdım, eteğimi-gömleğimi ütüledim, çorabımın çizgisine bile dikkat ettim valla giyinirken. kahveden maksimum keyfi alabilmek için öğle yemeğine kadar sabrettim. yemekten sonra rujumu-makyajımı tazeledim, şalımı attım omzuma, terasa çıktım! yüzümü batıya döndüm, önce şıpırdayan yağmurun kokusunu sonra kahvenin dumanındaki kokuyu içime çektiiim, bir yudum içtim ve şerefine kaldırdım plastik bardağımı =) muhteşem kadınlar olmamızın şerefine içtim!!!
tam o sırada yanıp sönen ışıklarıyla bir uçak yükseliyordu üzerimden, bir de beni alıp götürmesini diledim o çelik kuşun...

geldi mi kokusu oralara?

Adsız,  22 Kasım 2007 16:29  

Yazınıda yorumunu da okudum gez toz hayat kısa valla hele caddede bile benim kadar kokoşunu bulamazdın olayı çok süper :) Ama bir yerlere gitme dileğinden vazgeç ki seni okuyalım şekerim

mahallenin delisi 22 Kasım 2007 20:41  

@eda suner; aman efenim, teşekkür ederim. ben yazmaktan kolay kolay vazgeçmem gittiğim yerlerden de yazarım amma velakin, gidemiyorum bir türlü!!!

crick 24 Kasım 2007 15:29  

minik bir is gezisi sebebiyle uzaktaydim kisa bir sure:)benim icin yapmis oldugunu dusundum zaten gezide:)donuste alirim cevabimi dedim ama bir de mail alacaksin bu konuyla ilgili:)
cok tesekkur ederim, nasil iyi geldi anlatamam:)

mahallenin delisi 25 Kasım 2007 12:22  

@crick; ben de bu kız nerelerde diye düşünüp duruyordum lakin mail atmaya elim değmemişti. bir yoğunum bir yoğunum ki sorma =P

geçtiğimiz cuma yine terasta bu kez çikolatalı pasta+kahve keyfi yaptım şekerim, bir tazeydi ki tadı hala damağımda. tadı damağımızda kalacak ilişkilerin şerefine bu kez ;)

hoşgeldin!

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP