Pazartesi, Temmuz 14, 2008

sıcak mavi

Ne düşünmesi gerektiğini bilmiyordu. Neyse ki asıl söylemesi gerekenleri izlediği dandik dizilerden arak bir replikte bulmuştu.


Gündüz kalabalıktan girilmeyen plajda yapayalnız oturuyordu. Ayaklarını nemli kumlara gömmüştü, üşüyordu. Hırkasını unutmuştu herhalde. Sarınacak yazlık bir hırkadan çok, sarılacak sıcak bir sineydi istediği. Geldiğinden beri rüzgârlıydı hava. Gece dağınık saçlarını savuruyordu. Yıldızlar dönüyordu tepesinde. Ve votkayla cini karıştırmak hiç iyi bir fikir değildi, poyraz üşüttükçe daha iyi anlıyordu.

Her gece aynı yerde görüyordu onu. “Gündüz tanışacağım” demişti her seferinde ama gündüz hiç karşılaşmamışlardı. ‘Kaybedecek neyim var ki?’ deyip son gece davet etmişti. O gece onları görenlerse kadının adamın davetini kabul ettiğini söylerdi mutlaka. ‘Nasıl da küçük hesaplar bunlar’ diye düşündü. Cüretkâr bakışlarla basbayağı “gel beni al” demeler ama adam gelince hanım hanımcık nazlanmalar. İlk içkiden sonra başlamıştı sahte kahkahalar. Adam hiç fena değildi doğrusu, dans etmeye başladıklarında nazikçe dokunmuştu beline. “benim” demekti bu, kim bilir belki de arkadan o da arkadaşlarına başparmağıyla bir “okey” yapmıştı. Kendisinin kızlara fırlattığı çapkın kahkahayı hatırlayınca midesi bulandı bir an. İçkiden mi, soğuktan mı bilemedi.

Gece gerçekten eğlenmişti aslında. Bir ara kahkahaları bile gerçekti. Hatta gözlerine bakmıştı umutla tanıdık bir ışık görebilmek için. Her yer karanlıktı. Kalabalıktı üstelik. Kendini böyle çaresiz yakalamışken başka kimseye yakalanmak istemiyordu. “Çıkar beni buradan” diye kulağına fısıldadığında sınırlarını aşmıştı. Terinin kokusunu duymuştu buram buram.
Kolundan tutmuş, arkasında sürüklüyordu adam. Kalabalıkta yol açmaya çalışıyordu. ‘Evet istiyorum’ demişti içinden. Aniden durdular o sırada. Adam arkasına baktı, gülümsedi. Sıkışıklık bütün bedenini ona yaslamak için yeterince iyi bir bahaneydi, boynundan öptü adamı. Teninin tadına bakmıştı. ‘Bir vampir gibi’ diye düşündüğünü hatırladı. Daha doğrusu bu benzetmenin nereden aklına geldiğini düşünmüştü. Midesi bulandı tekrar. Kusup atabilecek miydi içindekileri? Kendi başlatmıştı her şeyi. İlk öpen olmuştu üstelik. Sımsıkı yumdu gözlerini. Sımsıkı sarılmıştı bedenine. Akıl hastanelerinde ki histerik tipler gibi bir ileri bir geri sallanıyordu. Bir deli gömleği olsa ne güzel ısınırdı şimdi. Oysa teninin değil ruhunun üşüdüğünü az önce acı bir şekilde öğrenmemiş miydi?

Alev alev yanıyordu bütün bedeni. Her dokunuşunda ürperiyordu. Bacaklarında dolaşan ellerin bir an önce kendisini soymasını isterdi. Öyle olmalıydı, bunu istemeliydi. Oysa içinde fırtınalar kopuyordu, çığlık çığlığa “ben bu adamla sevişmek istemiyorum” diye bağırırken, acemice ayak uydurmaya çalışıyordu dokunuşlarına. Başı dönüyordu. Alev alev yanıyordu. Hırsla, intikamla, delice yanıyordu tenindeki ateş. Durması mümkün değildi. Durmak istememeliydi. Dudaklarından boynuna, yavaş yavaş göğsüne doğru ilerliyordu adam. Öpülüp okşanmaya hasretti. Acıdı kendine. Gözlerini kapadı, hayal etmeye çalıştı, İçindeki çığlığı susturmaya çalıştı. Tam bu sırada adam elbisenin minik fiyongunu çözdü, belki de o sırada bi’şeyler söyledi, nefesinin ritmi değişmişti. Mutlu olduğunu hayal etmeye çalışıyordu. Göğüslerinin arasından sıcak nefesi hissedince durdu. Gözlerini açtı. Her şey dönüyordu. ‘hayır istemiyorum’ diyen çığlığını duydu. Öyle uzaktan geliyordu ki sesi tanıyamadı. Sutyenin kopçasında ki eli tuttu. Geç kalmıştı, çoktan çözülmüştü. Adamın elini aldı. O elin parmak uçlarını, avucunu öpmeyi nasıl da isterdi. Adam anlamsızca “n’oluyor?” dedi. Sesi sinirli miydi, kestiremedi. Daha 2 saat önce tanıştığı adamın sinirini nereden bilecekti. Gözleri dolmak üzereydi Bedenin değil, ruhunun okşanmaya ihtiyacı vardı. Evet, alev alev yanıyordu ama ruhu buz gibiydi.

“Sarhoş kafayla amma çok şey düşünmüşüm be” diye düşündü. Onca düşünce bir işe yarasaydı bari “afferin bana” diye bağırdı. Sesi titriyordu. Ağlamayacaktı, ayağına batan taşı denize atacaktı, eğildi, taşı aldı, kolunu kaldıracak hali yoktu, başını dizlerine dayadı, taşı öylesine savurdu. Minik bir “cop” sesi duydu. Suya bu kadar yakın oturduğunu nemli kumlardan anlamalıydı aslında. Nemli kumlardan mı?! Neredeyse dizlerine kadar ıslanmıştı. Kaç saattir orada oturuyordu? Dalgalar gelip gidiyordu. Sessiz de değil üstelik rüzgâra eşlik ediyorlardı beyaz köpükleriyle. Bu kadar çok üşümesinin sebebini ayaklarının ıslak oluşuna bağlamıştı ki midesi bulandı tekrar. Bütün gece geçti gözünün önünden. ‘yahu insan ölürken bütün hayatı geçerdi hani’



“şey affedersiniz, iyi misiniz?” diyen nazik bir ses duydu. Gözlerini açtığında O’nu görmek için sahip olduğu her şeyden vazgeçebileceğini düşündü yine, bir milisaniyede. Başını dizlerinden kaldırmadan gözlerini açtı. Karşısındaki kendinden muhtemelen küçük efendiden bir delikanlıydı. Biraz uzakta 2 kız 1 çocuk daha duruyordu. 2 çift mutlu mesut dolaşıyordu anlaşılan. Yardım için neden kızlardan birinin gelmediğini merak etti. “aslında” diyebildi. Nihayet kusmuş olduğunu konuşmaya çalışırken fark etti. İnsan hiç farkında olmadan kusabiliyordu demek. Korkunç görünüyor olmalıydı. Elini şöyle bir denize uzattı. Bir dalga gelip ıslattı. Ağzının çevresini temizledi. O tuzlu tadı alınca biraz kendine geldi. “pek iyi değilim” diyemeden “sizi bırakabiliriz, yanlış anlamayın, arkadaşlarım da ilerde, eğer isterseniz yani” Gülümsemeye çalışarak teşekkür etti. Yardıma ihtiyacı vardı.




Ertesi gün bir kahve yaptı kendine. Valizleri hazırdı. Odadan ayrılmadan önce manzaranın tadını son bir kez çıkarmak için uzandı. Fark etti ki; tüm olanlara, onca saçma düşünceye rağmen utandığını bir an bile düşünmemişti. Utanç içinde değildi, hatta neredeyse kendisiyle gurur duyacaktı. Hiç başı ağrımıyordu. Votka+cin sandığı kadar kötü bir fikir değildi demek ki. Zaten ikisinin birlikte kullanıldığı bir kokteyl olmalıydı mutlaka. “long Island iced tea” gibi bi’şeydi adı sanki. Garsonun hayatında ilk kez duymuş gibi bakması ve iki kez tekrar etmesi ‘votka-cin’i kendisinin icat ettiğini göstermezdi. Ve bir de annesinin yaş gününde aldığı beyaz hırkayı nasıl kaybettiğini açıklamak için sağlam bir yalan uydurması gerekiyordu.

Güldü.

Ne düşünmesi gerektiğini gerçekten bilmiyordu. Neyse ki asıl söylemesi gerekenleri izlediği dandik dizilerden arak bir replikte bulmuştu.
“Ben…” “Ben yapamayacağım, üzgünüm…”



16 akıllı çıkaramadı:

Adsız,  15 Temmuz 2008 02:13  

ağladı kadın. bu satırları okurken ağladı.. iyi ki bu kadarmış ve orda olmak zorunda deilmişsiniz dedi içinden ve ağlamaya devam etti.. adam söz verip kaçıp gitmeden.. daha az sorhoş olup da gereksiz bişeyler konuşabilmeden.. bişeyler yaşanmış diyip kendine ağladı.. bu kadar güzel yaşanmış olmasına.. aylardır okuduğu bu kadına sevindi bi de...

ABİ 15 Temmuz 2008 09:59  

çok güzelllll..

Adsız,  15 Temmuz 2008 22:22  

kadın adamla yatsaydı utanacak mıydı kendinden. one night stand utanılacak birşey mi?
15 yaşındaki çıtır bebeler gibi ben beceremicem demek, ağlaya ağlaya kaçmak mı marifet.
bırakın bunları ya.

seni daha cesur biri sanıyordum, üzüldüm.

mahallenin delisi 15 Temmuz 2008 22:34  

bernard'cım, sen muhtemelen beni anlamayacaksın ama takdir ettim doğrusu,(congrulations) kızların resimlerini görünce en uygun reklamı yapıştırmışsın helal olsun. ama bi'şi dicem bak, ben sana ilaç milaç sormadım arkadaşım. ayıp oluyor =P

reader of almost human; "adam söz verip kaçıp gitmeden..." buna ağlanır işte. ama ağlatsa da "bi'şeyler yaşanmış" olması bile kar'dır, deneyimdir. cebimizde bulunsun, elbet işe yarar...
bu kadınsa sevinilecek halde değil henüz, hala "seven ve sevilen" dileyen dualara muhtaç...


abi; =D teşekkür ederim! keşke bu hikayeyi bir de diğer kahramandan dinleme şansımız olsa. o da çok ilginç olurdu sanırım =)

burada benim cesaretimi ya da herhangi bir başka sıfatımı tartışmak için bulunmuyoruz, bulunmuyorsun, bulunmamalısın sayın isimsiz bu 1.

ikinicisi; marifet "istemiyorum" deyip kaçmak değil, kendi doğrularından sapmamamk. ama bu hikayede ki kadının hiç ağlamadığını fark etmediğiniz gibi bunu da fark etmenizi beklemiyorum zaten.

Adsız,  15 Temmuz 2008 22:36  

ha ha bu kadar sinirlenmeye gerek yok canım!

merak ettim sadece. ben kimseyle sevişmeden tatilden geldim demenin anlamı ne o zaman?

mahallenin delisi 15 Temmuz 2008 22:42  

=)) gülüyorum sadece.
hem tatile gittiğimi, hem döndüğümü hem de koca tatil boyunca kimseyle yatmadığımı düşünüyorsun demek =)

bence benden daha iyi "yazıyorsun" isimsiz yorumlarla heba etme potansiyelini.

Adsız,  16 Temmuz 2008 01:28  

maybe that's why I cried while reading.. isimsize bend e gülmek istiorum:)

Adsız,  16 Temmuz 2008 01:30  

haa bi de kar zarar hesabı için http://hebelebe.blogspot.com/2008/07/full-stop.html

Adsız,  16 Temmuz 2008 21:18  

kızım var ya sende hagaten bir anormallik var. "koca tatil" ne be?!
manyak!

yok neydi burda delimi diyoduk :D

mahallenin delisi 17 Temmuz 2008 00:00  

reader of almost human; iyi oldu bak güldürdü en azından bizi ;))

z. aman allaam bu nasıl rezil bir türkçe, mi'ler de'ler hepsi içiçe geçmiş. sana ortaokul diploması vermişler miydi, emin misin?

ayrıca sensin manyak! uğrama fazla buralara şitres oluyorum tanıdık gelince.

Adsız,  17 Temmuz 2008 22:20  

Şuralara yorum bırakan isimsiz ezükleri denizin dalgası alsın temizlesin. Aynı o kusmuğu yaptığı gibi.. Okuması keyifliydi..

mahallenin delisi 18 Temmuz 2008 14:12  

buzcevheri; şu yorumlardan sonra ben BİLE kelime doğrulama ve yorum yönetimi etkileştitmeyi düşündüm yani.

sonuna kadar okunabildiyse ne mutlu bana, teşekkür ederim =D

nautilus 19 Temmuz 2008 00:06  

beyaz hırka için bahane bulamadıysan bir kaç tane sayayım ben. sen seç aralarından. bildiğin yalancı oldum ben ya:S her neyse:
1.otobüste unutmuşum anne. esentepe harem arası yolcuğa çıkmış kendisi. ne yazık ki yollarımız kesişemedi bir türlü.
2. yazlık yerde gece sahilde çok üşümüş bir kız çocuğu gördüm. içim acıdı verivermişim.
3. aaa. ben onu götürmüş müydüm? ben de bavula koymayı unuttum diye düşünmüştüm. hay allah . gerçekten nerde şimdi bu??? (bu kız hepten cozuttu diye düşünür. hiç sorgulamaz. elleşmez.)

mahallenin delisi 20 Temmuz 2008 00:29  

nautilus; =D ha ha. sonuncusu süpermiş bak. her türlü durumda uygulanabilr üstelik.

egemavisi 20 Temmuz 2008 15:10  

Çok güzeldi. Gözlerim dolu dolu oldu.

mahallenin delisi 20 Temmuz 2008 15:30  

egemavisi; "gözlerim dolu dolu oldu bilinmezliğe,
anne sözü dinler gibi masum ağladım bu sabah...

bu sabah istanbul'da yağmur yok halbuki, aklıma geliverdi işte.

teşekkür ederim =)

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP