şizofRen mavi
Ben aptalım. Aslında hep aptal değildim. Yeni başladı bu biliyorum. Ama şu anda aptal olduğuma göre rahatlıkla söyleyebilirim diğ mi? ben bir aptalım. Bak “bir aptalım” deyince daha iyi hissediyor insan kendini. Yalnız değilsin aslında aptallardan biri de sensin. Yalnızım hâlbuki. Gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar kadar yalnızım. Hiç kimsenin aşkında gözüm yok benim, derdim kendimle anlatamıyorum. Kaderim bu değil, böyle yazılmış olamaz. Olmamalı en azından. Tatmadığım daha bin türlü zevk var dünyada. Ama kimse inkâr etmesin lütfen; iz bırakmadığım kalp olmadı bugüne kadar diğ mi? zaten çok değildiniz ya konumuz bu değil. Konumuz taşa söz geçirip kendime geçiremiyor olmak… Konumuz bu da değil aslında. Bir konumuz yok aslında, bir amacımız olmadığı gibi. Gideceği limanı bilmeyen gemiye hiçbir rüzgârın yol göstermediği gibi… Rüzgâr yol göstermez zaten. Saçma. Ne var ne yoksa içimde saçsam, sıçıp sıvasam. En azından biraz geri sarsam. Ne zamana kadar? 1,5 yıl. Olabilir fena değil. Biraz daha sarsam 3 yıl önce bugünler… 2005 yazı. Ağustosu… Hayır ağustosu çıkaralım hayatımızdan… Bütün aslan burcu erkeklerini çıkardığımız gibi. Kardeşim kalsın ama. Dün doğru dürüst kutlamadım bile çocuğun doğum gününü. Surat yapıyor diye surat astım ben de. Sınavı kötü geçmiş meğersem. Sabah uyandığımda çıkıyordu. Ebeveynlerimiz yoktu. Tost yaptım ona ama “seni seviyorum” diyemeden ben, alelacele çıktı evden. Bugün sakın başına bi’şey gelmesin kardeşimin. Çok suçlu hissederim kendimi. Her şey için kendimi suçluyorum zaten. Olup biten her şeyin sebebini kurcalayıp buluyorum ve ucu illa bana dokunuyor o sebeplerin nedense. “Hayatımı mahvettim” diyorum habire. Olmayan kariyerimin içine ettiğim için saygıyla küfrediyorum kendime. Ama sadece kendime. Ucu kimseye dokunmuyor. Babası hariç eşşooğleşek değilim ben. Eşeğim! Oysa kim yol gösterdi bana bugüne kadar? Kim akıl verdi? “Yap kızım, en iyi ol kızım.” Neyin en iyisi olayım? Dahası nasıl olayım? Nasıl en iyi olunur? Nasıl en olunur? Nasıl iyi olunur? Niye oturmuş bunları yazıyorum. Niye denizde, havuzda değilim? Niye dolduramıyorum hafta sonlarımı? Niye anlamlandıramıyorum hayatımı?
Hep aynı cümleler diğ mi? Bazen bu yüzden yazmıyorum zaten. Okuyup laf ediyorlar bir de. Manyaklık işte benimki. İlkokulda Kadir vardı. Karate kursuna giderdi, zırt pırt kavga ederdi çocuklarla. İlkokuldaki bütün erkekler gibi gıcıktı nitekim. Bi’de Suat Suna vardı. Har satırı soru cümlesi bir şarkısı vardı: ‘Sana hiç haksızlık ettim mi? Aşka tövbeler ettirdim mi? Bana bu kadar çile niye? Yoksa hiç sevmedin m?’ O da her satırına cevap verirdi. O cevap verdikçe “ya sussana ben burada şarkı söylüyorum” diye kızardım. Ben bir sussam, Kadir de göt olup gidecekti. Oysa inatla söylüyordum şarkıyı. Bunu o yaşta farketmiştim. Maksimum 10 yaşındayım daha, daha bilincim bile yok, bilinçaltım nasıl anlıyor bunları? Ki kendisi hakkaten acayip bi’şi. Bilinçaltım yani. M. beni arayalı 2 hafta oluyor sanırım. Yazmadık bunu tabi, artık normal çünkü. Arayabilir ne var ki; “Herkes gibi” Pazartesi sabahıydı sekiz buçuktu telefon çaldığında. Ekrandaki isme şaşırmadım bile. Merak etmiş beni. Güngören’deki patlamayı duymuş. Duyar duymaz aramış. Merak etmiş… Kapatmak üzereydi. “Sen nasılsın?” dedim. Tanıdığım bir sessizlik oldu. En fazla 2 saniye. “iyiyim teşekkür ederim” “ben teşekkür ederim aradığın için.” “hoşça kal” “hoşça kal” 2 damla gözyaşı. 2 tane, biri sağ diğeri sol pınardan. Bilinçaltı bunun neresinde, dün geceki rüyada. Rüyayı taaa 15 gün sonra görmesinde. Bodrum katı gibi küçücük bir odadayız. Yatağımın kenarına oturmuş uyandırıyor beni. Öpüyor. Aşkla. Öpüyorum. Öpüşüyoruz. Soymaya çalışıyor. Karşı çıkıyorum. İstemiyorum. Rüya lan bu sevişeceğiz ne güzel. Hayır. Olmuyor. Kızınca kalkıp gidiyor. Oysa özlemiş olmalıyım. Neyi? M.yi? Sevişmeyi? Sevmeden olmuyor mu sevişmek? Bildiğin işteş fiil bu da. Farkı yok ki. Bunları rüyada düşünüyorum. Bırakıp başka rüyaya geçiyorum. Okuldayım. Bizim okul değil. MIT (yatmadan önce tv etkisi) Kütüphanedeyim, yazıyorum. Yazmayı nasılda özlemişim. Klavyede değil. Ders çalışmayı. Kitapların altını üstünü çizmeyi, rengârenk kalemlerle not almayı. Nasılda mutluyum. Öğreniyorum. Gelişiyorum. Kitaplarımı, kâğıtlarımı toplayıp çıkıyorum kütüphaneden. Güneşli bir gün. Mermerin ışığı gözüme vuruyor. Yürüyorum. Elidor kızları gibi savruluyor saçlarım. Her yer kalabalık. ÖSS’ye hazırlananlara vaat edilen Boğaziçi çimlerinden geçip derse giriyorum. Nasıl mutluyum!
Uyanıyorum. 9 ağustos sabahına uyanıyorum. Geçen sene bugünlerde yazdıklarıma bakıyorum. Tesadüf, simgeler, bilemiyorum… Giderek aptallaştığımı fark ediyorum. “Ben bir aptalım” diyorum. “Bir”i kaldırıyorum. Kurgularımdan çok da farklı değil hayatım, başa dönüyorum. Aynı sebepten olmasa da tekrar söylüyorum “Ben aptalım” Oysa hep aptal değildim. Yeni başladı bu biliyorum.
5 akıllı çıkaramadı:
kendi kendimize yapiyoruz bazen de.. dusunmemek, kurmamak elimizdeyken.. dur diyebilecekken ve bu tek kelimelik emir cumlesini kendimize yaptirabilecekken, yapmamayi, susmamayi, icimizdeki o sesi susturmamayi, kurmayi, kurmayi, gozumuzu kapatip o kurduklarimizi hayal etmeyi, gozlerimizi acip da hayal ettiklerimizin cook uzaginda oldugumuzu farketmekle beraber o acinin icimizde bir yerlerde oturuvermesini seviyoruz biraz da..
biz hep zor olani seciyoruz sanirim..
en cok bu yuzden aptaliz..
senin mastera başlaman lazııııııım!!! iş-güç, özel sektör bozdu seni.
fakeangel; ben o "dur" ihtarına uymadığım için ne cezalar ödedim bugüne kadar bir bilsen =)
dediğin gibi aslında; zor olana kendimi alıştırıp kolayı bir türlü beceremediğim için aptalım evet...
isimsiz; ben aptallaştım diyorum sen master diyorsun. bildiğim herşeyi unuttum galiba böğğ =)=(
Bir aptal için harika bir yazıydı.. =)
"Babası hariç eşşooğleşek değilim ben. Eşeğim!"
Ben de öyleyim. YIHYIH....
İşteş diye bir şey var mıydı ya? Hafızamı tatlı tatlı kamçıladın. Vardı ya.. Var elbet. Vay anasını unutmuşuz... Okul yıllarından beri hiç duymamıştım bunu.. ^^
buzcevheri; yaaa böyle bir fiil çeşidi vardı. unuttuk çoktan. sevişmek, öpüşmek, sarılmak, gülüşmek... hepsi işteş halbuki. tek başına olmuyor, karşılıklı olması lazım illa. bilinçaltı hakkaten ilginç. neler bulup çıkarıyor...
Yorum Gönder