ansız mavi
“Sevmiyorsun sen bu adamı” dedi, S.cim.
“Hangisini?” dedim, fıstığı kafama fırlattı.
O’na ilk kez yalan söyledim sanırım. Böylece kendime söylediğim yalanları da meşrulaştırmış oldum.
“Saçmalama” dedi. “kimdi telefondaki?”
Telefonu cebime sakladım, sahi kimdi telefondaki?
“Bilmiyorum” dedim. “Tek bildiğim her kimse o, yanımda olmasını istediğim. Elimi uzattığımda, kafamı çevirdiğimde, aynadan baktığımda, sabah uyandığımda… Ya gelsin dizimin dibinde otursun ya da tutsun kolumdan beni de götürsün.”
“Yanında olunca adamın ağzına sıçmayacaksın yani?”
“Deli misin, geyşası olucam o zaman.”
Bu sefer attığı leblebiyi tutturamadı. Saate baktık, kalktık. Vedalaşmadık. Sanki yarın akşam birlikte gidecektik sinemaya.
Perşembe işe akşamdan kalma gittim. İlk kez yaptığım bi’şi değil halbuki. Ama 1 yıldır ilk kez hata yaptım işimde. Üstelik bu kadar kritik bir konuda bu kadar yoğun bir zamanda.
Peki ben bunu bir hafta sonra bugün niye temize çekiyorum ki… Biranın sandıktan çıkardıklarını, şarapla eşeleyince farklı şeyler mi bulmayı umuyorum aklımca. Nasıl bir manyetik alanım var ki benim dokunan her adamı en az 200km. öteye yollayabiliyorum.
Yok arkadaş bu iş böyle olmayacak.
Alıyoruz pergeli elimize. Tak bir ucuna kırmızı kalemi. Hah işte tam bu bilgisayar koltuğu da merkez olsun. Sivri ucunu sapla göğsüme. 5 km efenim. 1 santimetre fazla değil, 5 km. çapında bir çember çiziyor. Ne demek bu? Aradığınız kişiye Avrupa yakasından bile erişim engellenmiştir demek. Dert eden biner vapura gelir, girer içeri.
Umrumda mı, değil diğ mi Sabrina?
Ha, içimin sınırlarından girebilir mi, bilemeyiz diğ mi Sabrina?
"Sevgili, seninle ben pergel gibiyiz
İki başımız var, bir bedenimiz
Ne kadar dönersem döneyim çevrende
Er geç başbaşa verecek değil miyiz?"
Ömer Hayyam'dı diğ mi bu?
3 akıllı çıkaramadı:
bir de şu var ki ben pek çok hayranım: " Benim canımla senin canın birleşmişler, bir can olmuşlardır...
Ey benim gönlüm, gül bahçem ! Ey benim sağlığım, hastalığım ! Ey benim pazarımın, alışverişimin parlaklığı ! Elinde bir pergel gibiyim. Başı dönmüş bir hâlde senin etrafında dönüp duruyorum...
Sudayım, topraktayım, ateşler içindeyim. Rüzgârlarla üzülüyorum. Bu dört unsurum etrafımda, fakat ben bu dördünden değilim...
Ben ötelerdenim..."
Hz. Mevlâna ( ks ), Divan-Kebir'den seçmeler,
Şefik Can ( ks ), Cilt II, Sayfa 222
sen çok yaşa emi :))
seda; teşekkür ederim. çok çok çok güzel!
beenmaya; amin amin =)
Yorum Gönder