Pazartesi, Haziran 28, 2010

mızmız mavi

27 haziran pazar.
Sıradan bir gün. 4 duvar arasında.
Karın ağrısı, baş dönmesi...

Bilgisayarım çöktü. Formatlandı!
Herşeyim gitti.
Yüzlerce fotoğraf, yaptığım bütün ödevler, bursumla ilgili scan edilmiş ve bir daha ulaşılması mümkün olmayan tüm evraklarım ve yüzlerce fotoğraf!
Evde çok fonksiyonlu bir printer hatta fotoğraf makinasına özel bir fotoğraf baskı makinesi var ama bütün fotoğraflar gitti.
Herşeyim gitti. Yazılarımın yedekleri, tezimle ilgli topladığım tüm kaynakça, 1 yıl boyunca hazırladığım ödevler, projeler, Toefl için toplanmış arşivim ve fotoğraflarım.
Yüzlerce fotoğraf gitti.

Bir flickr hesabı açmak ne kadar zor olabilir ki... Ama hepsi gitti artık. Format C:

Bir saat kadar sonra çileeğim koptu. Kolumdaki taşlı bilekliğim, çileğim. Sevgililmin ilk hediyesi. Yüzüğümü çıkardıktan sonra tek dayanağım! Babamın aldığı nazar boncuklarım onun yatağındayken kopmuştu, bir daha da takmamıştım. O'nun aldığı çilek'te babamın gömleklerini asarken balkonda koptu! Üstelik ben böyle şeylere çok inanırım. Hani o bileklik koptuysa bugün kesin bi'şey olmuştur, sevgilim bi'şey düşünmüştür falan....

Offf. Düşünmek istemiyorum artık. Yok işte bir çözüm. YOK!

10 Temmuz büyük gün. Ama yarın daha büyük bir gün olabilir, gideceğimiz okulların açıklanması açısından. 10 Temmuz'a kadar ehliyetimi çıkartmam lazım, zira pasaportumun tarihi geçmiş.
6 temmuza kadar diğer işlemler için başvuruda bulunmam lazım. Bankayı arayıp dolar ekstresi istediğimi bildirmem lazım. (bunu şu an bile yapabilirim ama maksat ertelemek işte)

Bir de bugün bu "bütün herşeyimi kaybetmiş"lik duygusu ve pms'nin post dönemi ruh haliyle oturdum bütün gün Aşk-ı Memnu izledim. 3 bölüm bütün günümü aldı. Her bölüm 2 saat mi sürüyor yahu o ne biçim diziymiş.

Bir de finalden hiç haberim yoktu. Yani Bihter'in intihar edeceği roman'dan aşikar ama ne bileyim. Yok senaryosu internete düşmüş falan. Millet bildiğin Lost tadında beklemiş Aşk-ı Memnu Veda'yı...
Bense finalde Tatlıtuğ kişisin o iğrenç oyunculuğuna rağmen kendimi Behlül gibi hissettim. O kadar güçsüz, aciz, korkak, değersiz ve etkisiz... O ekstradan bir de şerefsizdi o ayrı.
"Behlül kaçar" da klişe bir lafıydı herhalde. Sanırım bu gidişle ben de "zeynep kaçar" insanı olacağım. Bakalım artık kısmet!

Bir de tabi Bihter'in mezar taşında ki doğum tarihi var ki..... 1983 diyen!!!
Ulan ben babamı ikna edip evlenemiyorum bu yaşımda, 83'lü hatunun tatmadığı zevk kalmamış hayatta... Üstelik ay farkıyla benden de küçük oluyor bu Bihter kişisi, Peh! Gerçi Yaprak Dökümün'de ki Ferhunde de 82'liydi. Boşanma davası mı ne bir dava salonunda söylemişti o da. Lütfen birisi bu senaristlere benim yaşıtım olan insanların/kadınların çoğunun hala iş aradığını, KPSS senin, polislik benim sınav sınav gezdiğini söylesin. Ya da ne bileyim gözümüze sokmasınlar en azından. Bu nedir ya?!



0 akıllı çıkaramadı:

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP