Salı, Ocak 22, 2008

beyaz

Mp3 çalarımı kaybettim. Benim en önemli zamazingolarımdan biriymiş meğer kendisi. Kafamı ancak onun sayesinde boşaltıyormuşum işten çıkınca. 3 gündür yaptığım iş daha da korkunç bir hal aldı benim için. Şimdi serviste sağ taraftaki tekli koltuklardan birine geçip seni düşünerek rahatlayabiliyorum bi’nebze. Ama seni düşündükçe daha çok özlüyorum. Bazen uyuyup kalıyorum. Rüyamda tatilde oluyoruz seninle. Yüzüyor uçsuz mavilerde. Ben sahile dönüp senin çıkmanı beklerken uyanıveriyorum. İnme vakti gelmiş meğer. Özlüyorum seni biliyorsun. Çok özlüyorum hem de. En çok sesini.

Gel artık diyorum, gel! Her şeyden vazgeçmek üzereyken, hiçbir şeyi umursamazken, seni sen olduğun için, her şeyinle beklentisizce sevecekken gel. Çok sevmek istiyorum seni. Biliyorum bunu söyledim adamın birine =(( Ama koşulluydu o. “Çok sevmek istiyorum seni ama önce duvarlarımı yıkman lazım” diye başlıyordu. Seni koşulsuz seveceğim ben. “Diş macununu neden ortadan sıktın” diye cırlarsam o diş macunu tüpü gibi olayım bak söz. Ama kapağını açık bırakırsan bozuşabiliriz. Yok yine olmadı değil mi, yine bir “ama”yla bağladım cümleyi. Böyleyim işte biliyorsun. Gel ve törpüle beni, ben koşulsuz seveceğim seni söz verdim bir kere.

Uzun zamandır kimse bana hediye almamış biliyor musun? Yani aldılar elbet, yılbaşı çekilişinde ofisten birileri, bayramda anneannem falan bilirsin. Öylesi değil işte. Benim çok seveceğimi, beğeneceğimi düşünerek, görür görmez beni hatırlayarak durduk yere alınan ufak tefek şeyler. Hani ne bileyim kelek olduğunu bile bile yazın ilk çıkan karpuzu mesela. Ya da ne bileyim sinemada alaska frigo. Yaldızlı paketlere sarılmasına gerek yok biliyorsun. İçinde ben olan, içinde sen olan, ilgi olan bir hediye. Hele çiçek, sahi ben en çok hangi çiçeği severdim, hatırlıyor musun?
Doğum günüm geliyor diye yol mu yapıyorum dersin? Muhtemelen öyledir. Bakma sen bana. Benim de kimseye böylesi hediyeler aldığım yok zaten. Ama geçenlerde bir kazak beğendim sana. Yeşil sevmem güya öyle güzeldi ki yeşille siyahın uyumu, iki saat bakındım. Görevli çocuk “güzel bir seçim bence hiç düşünmeyin. Beyefendinin bedeni ne ben hemen paket yapayım” deyince bilemedim ne diyeceğimi. Gülümsedim sadece. Onun ezber cümlesine benim dağarcığımdan bir ezber cümle seçtim ben de “teşekkür ederim, sadece bakıyorum.”

Gel artık, bir an önce gel istiyorum. Yüzümde hiç çizgi yokken, saçlarımı hiç boyatmamışken gel. Yıllar sonra tenimde ki her çizgiye şahit olduğunu bilmek istiyorum. İlk düşen beyazdan, son siyah tele kadar her birinin değişimine şahit ol istiyorum. Ve hep seninle olayım istiyorum. Yanında, arkanda, yatağında yaşadığın tüm değişimlere eşlik edeyim istiyorum.

Yine ne çok şey saydım değil mi? Bak bu beklentisiz halim, ona göre gel. Bir de gelirken rengârenk balonlar istiyorum. Ucuna birer not yazarız belki beraber, sonra hepsini uçuracağım sahilden. Sadece mavi olanlardan birini bileğime bağlayacağım, bütün gün onunla gezeceğim. Patlayınca ağlamak mızmızlanmak yok söz. Biraz şeker alırsın yine gülerim ben. Hatta şekere de gerek yok ben hep güleceğim zaten senin yanında biliyorum. Sen yeter ki gel...


dibine not: Tam bitirmiştim mektubunu, yine yine yine yine aynı ses geldi winamp’tan: “hiç gelme gideceksen” dedi bu sefer. Ben ona inat “güneşim” diyeceğim. Biliyorum SEN gelince gitmeyeceksin, ürkek buz taneleri gibi, yaptığım kardan adamlar gibi, erimeyeceksin.

doradoraa [at] gmail [nokta] com

ne güzel demişleR

deli saçması

  © Free Blogger Templates Blogger Theme II by Ourblogtemplates.com 2008

Back to TOP