Örnek olay 1:
Kız, iş çıkışı 3 kız arkadaşıyla alışverişte. Kadıköy’de. Günlerden Salı. Kadıköy haddinden fazla kalabalık. Esas kız diğer 2 arkadaşına eşlik etmek için gelmiş alışverişe. İşi yok aslında. Moda’da sevgilisiyle buluşacak, akşam yemeğine kadar vakit öldürüyor. Vakit ölüyor. Alışverişler bitiyor. Bahariye’de ayrılıyorlar eve doğru. Esas kız sevgilisini arıyor. “boğa’nın oralardayım, işim bitti, sen neredesin, gel beni al”. Sevgili ne diyor duyamıyoruz. Makul bir boşluktan sonra kız tekrar “yaa öyle mi, zıkkımın dibini ye o zaman, ben eve gidiyorum” telefon kapaklı, . kelimenin tam alamıyla çat diye kapatıyor suratına. “Hayrola” diye soruyor yandaki arkadaş. “öküz, Moda’dan buraya beni almaya gelemezmiş, yürüsem olmaz mıymış, ben bu sıcakta taa moda’ya yürüyecek mişim, aptal herif” daha sövecek aslında ama telefon tekrar çalıyor.
“Ne var, ne arıyorsun?” “…”
“Sus ya, bırak alla’şkına, ben hayatımda beni yürütecek adam istemiyorum olum anladın mı?” “…”
“Aptal herif, sana mı sorucam ne zaman ne yapacağımı, gel beni al dedim adam gibi işte.” “…”
“Kes tamam. Sus dedim sana aptal. Gerizekalı! Ben bilmiyor muyum taksi tutmayı. Aptal! Aptal!” “…”
“Ben 'gel beni al' dediğimde geleceksin oğlum, sabahtan beri patlamışım zaten işte, yürümek zorunda mıyım ben o yolu öküz müsün sen? Ben hayatımda senin gibi aptal adam istemiyorum tamam mı? defol git cehennemin dibine kadar yolun var” “…”
“zıkkım olsun yediklerin!”
Telefon tekrar çat diye surata kapatılır. Devamı var ama bence bu kadarı yeter.
Örnek olay 2:
Kız, hafta sonu 2 kız arkadaşıyla Beşiktaş’ta. Uzun zamandır görüşmemişler. Pek sevdikleri kumpiri yemek ve hasret gidermek amacıyla Ortaköy’e doğru ilerliyorlar. Takside anlatmaya başlıyor. “Maşallah deyin valla çok iyi gidiyor O.’la. ama bu ara iş çıkışlarında beni almaya gelmiyor o yüzden biraz zor oluyor eve dönmek falan”
“Aaa, niye gelmiyor ne ayıp, sen zaten yeni başlamadın mı o şubeye? Tanımadığın etmediğin adamlar, hem semti bilmezsin falan”
“Yok yok eve yürüy

erek 20 dakka falan bizim şube. O da gelemeyince mecburen taksiyle gidiyorum sabah akşam”
“E 2 dakkalık yol madem niye seni işten alıp-bırakmıyor”
“Şekerim şimdi ben işe yeni başladım ya, 'ay yapamadım, ay bu neydi, ay beceremedim' deyince bütün şube başıma toplanıyor, benim elimdeki iş 10 dakkada bitiveriyor. Şimdi bu her akşam beni gelip alsa ters ters bakacak şubedeki çocuklara, çocuklarda buna. Ertesi gün haliyle kimse benimle ilgilenmeyecek ne gerek var, atlarım taksiye”
“Eeööö bi’şi sorucam, sen bu adama 'sakın gelip beni işten alma' deyince işkillenmedi mi hiç, malum her yere seni o getirip götürüyor ya?”
“Yok ayol söyledim ona da. İdare et biraz dedim. O da uğramıyor şimdilik. Ama zırt pırt arıyor her an telefondayım böyle giderse kuşkulanmaya başlayacaklar”
“Nası yani, hiç tepki vermedi mi, sen durumu anlatınca?!?!?!”
“Ya bozuldu biraz tabi ama ben aldım onun gazını. Daha ilk günden işe sevgilimle mi gideyim şekerim şubenin yarısı erkek!”
Bu iki olayı benim oturup etraflıca incelemem gerekiyor. Hatta gerekirse altını çizip anlamadığım noktaları esas kızlara bi’kez daha sorup iyice özümsemeliyim bu durumu. Nasıl yapacağım bilmiyorum ama yapacağım . aha yazdım buraya. Ben de böyle olacağım ulan bundan sonra. Manyak mıyım ben bugüne kadar adamları besle büyüt, okut, mezun et, asker et, işlerini kur, sonra seni terk edip böyle hatunlarla birlikte olsunlar. Yok öyle yağma bundan sonra. Ha ben bu örnek olaylardaki hatunların ikisini de severim. Hatta ikincisini pek çok severim. Sevgilisini de yakinen tanırım. O. bizim bu kızı ayartıcam diye tam 3 sene peşinden koştu. Araya şehirler falan girdi, işler biraz uzadı falan ama bu her fırsatı değerlendirdi o 3 yılda. Bizim kız da süründürdü de süründürdü. Şimdi çocuk hem master yapıyor, hem bir dış ticaret firmasında gece yarılarına kadar çalışıyor, hem bir yayınevine çeviri işleri yapıyor hem de kızımzın şoförlüğü asli görevi. Ve bildiğim kadarıyla etliye sütlüye karıştığı da yok. Zaten bunca işin arasında ikinci bir hatun sıkıştırmak gerçekten maharet ister.
İlk olaydaki esas oğlanla ise bahsettiğim kavganın 2 gün sonrasında tanıştım. Allah nazarlardan korusun can ciğer kuzu sarması şeklinde oturuyorlardı karşımda. Hele bizim kızla tanışma hikâyelerini bir anlatışı vardı ki, kazık kadar adamın gözleri parlıyordu valla. Ben sevgilime daha 2 gün önce “aptal! Aptal!” diye hem de sokak ortasında hönküre hönküre bağıracağım, “ben hayatımda beni Kadıköy’den Moda’ya yürütecek adam istemiyorum, defol git” diye suratına telefon kapatacağım ve adam benimle ilk kez tanıştığı insanların yanında yapışık ikiz gibi oturacak, ice tea isteyince nestea getiren garsonu azara boğacak. Ütopya dedikleri böyle bi’şey sanırsam.
Yok yani tahayyül edemiyorum. Ben bi’kere adam özellikle “seni alacağım, seni ben bırakacağım” vb. demediyse her yere kendim gider gelirim. Nedir yani, taksi var, otobüs, minibüs, vapur, dolmuş zibilyon tane seçenek var. İkincisi ben Bahariye’de olac

ağım ve Moda da beni bekleyen adamı arayıp “gel beni al diyeceğim.” Yok artık, Kadıköy-Moda arası, akşam saatleri, günlerden Salı, adam köprü trafiğinden anca atmış kendini oraya, muhtemelen 2 saat otopark aramış ve ben Bahariye’deyim. Ya benim sevgilim bana bu durumda, “yerinden hiç kıpırdama ben seni almak için kalkıyorum” dese bile yerinden kaldırmam ki. Hala yolda olsa bi’derece. Ama adam hedefe varmış, oturmuş soluklanmış beni bekliyor. Onu 300 metre yol için tekrar otopark mafyasıyla, akşam trafiğiyle muhatap etmenin ne manası var. Bak şimdi düşünürken bile içlendim. Tıngır mıngır giderim moda’ya, hatta ona görünmeden hop uğrarım tuvalete, aynada bir ruj tazelerim, iki allık hafif bronzundan, iki fıs fıs en sevdiği parfümden, sonra gider arkasından sarılır öperim “ne yiyoruz?” diye.
Evet evet var ben de bir manyaklık kesin. Şu akşam yemeğini mesela hayalimde mutlu mesut bir geceye bağladım iki dakikada. Ama n’oluyor, adamı böyle iyiye rahata alıştırıyorsun. Sonra… Sonrası yalnızlık işte. Aha bu örnek iki ilişkide 3 yılı devirmiş çoktan. Benim yalnızlığım 3 yılı bulacak neredeyse. Yuh bana. Oha yalnız dumur oldum. 3 yıl oldu mu lan benim sevgilim, eski sevgili olalı. Bi Dakka şimdi 2006 mayısı sonra 2006 kasımı, kasım mı ekim miydi ya? Neyse ohh. Daha 2 yıl olmamış, olmuşta olmamış yani. Çüş bana. Naptım ben 2 yıldır ya armut mu topluyordum.
—Kızım sen ayvayı yemişin ne armutu?
—Boş durmadık herhalde yavrum, girişimlerimiz oldu yanee
—Hııııı, gördük hepsini. Sen mi giriştin sana mı giriştiler orası tartışılır tabi
—Sus gir içeri, ben ders çalışacağım şimdi. Önce 3 derste “sevgiliye nasıl şoför muamelesi yapılır?”, sonra laboratuar uygulamalı “sevgili Salı pazarına nasıl götürülür, gıkı çıkmadan nasıl geri getirilir?” Evet, evet yapacağım azimliyim.